Gönderi

318 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Guy Standing’in 2014’ te yayımlanan Prekarya yeni tehlikeli sınıf kitabının ilk üç bölümünde şu başlıklar ele alınmıştır. Prekarya, Prekarya neden büyüyor, Prekarya’ya kimler dahil...Öncelikle yapılan analizin bu sıralama dahilinde ilerleyeceğini belirtmek isterim. Prekarya’nın tarihine bakacak olursak 1970’li yıllardan itibaren döneme hâkim olmaya başlayan neoriberal politikalar ve bu bağlamda rekabetçi büyüme ve kalkınma anlayışının ortaya çıkışıyla prekarya’nın da doğumu kaçınılmaz olmuştur. Sözlük anlamına baktığımızda “güvencesiz” sıfatı ile “proletarya” isminin birleşiminden geldiğini görürüz. Yani aslında bir nevi proletaryaya dahil bir o kadarda proletaryadan farklı diyebiliriz. Proletarya da işçi sınıfında mavi yakalı, beyaz yakalı fark etmez düzenli bir iş ve maaş mevcut fakat prekarya da bu durum sekteye uğruyor, gözle görülür en temel farkta bu sanırım. İş verenlerinde prekaryayı akla gelen en makul tercih olarak görmesine de şaşırmamalı. Peki ya neden prekarya? Onlara ucuz iş gücü pazarının gözbebekleri desek yanlış olmaz. Kısa dönemli yani düzensiz işlerde çalışan, emeğinin karşılığını pek de alamayan, düşük ücrete boyun eğen, kimi zaman yardımlarla geçinen bir sınıftan bahsediyoruz. Neden büyüyor hususuna geldiğimizde küreselleşmeyle beraber emek esnekliğinin, güvencesiz istihdamın, finansal krizin, gölge ekonominin vs. ortaya çıkmasıyla prekaryanın büyümeme olasılığın olmadığını her gecen gün aksine artığını görmememiz mümkün değil. Bu bağlamda neden büyüdüğünden çok bu büyüme nasıl durdurulabilir hususuna odaklanmak gerekir. Yani guy standing’in deyimi ile “cennet siyasetine” buraya bir virgül koyup öncelikle bu gruba kimler dahil bir bakalım. Küreselleşmenin de etkisiyle git gide büyüyen bu sınıfa her an hepimizin dahil olması olası. Bu bağlamda içerisine, iş hayatına atılan kadınları, gençleri, yaşlıları, etnik azınlıkları, göçmenleri, engellileri, hapishane mahkumlarını dahil etmemiz mümkün. Bu grupları biraz açacak olursak; örneğin kadınlar, erkeklere oranla iş hayatına daha geç atılan bu grubun prekaryaya dahil olması pek de rastlantısal değil. Yıllardır süre gelen toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin kültürel bir mirası. Kadınların çocuk veya yaşlı bakmak, yemek yapmak veya temizlik işlerinde ve bir nevi geçici ve düşük ücretli işlerde ilk tercih olması prekaryaya dahil olmasının sebepleri arasındadır. Gençler ise özellikle eğitimde metalaşma sebebiyle, diploma ve sertifika yarışına girmeye meyleder hale gelmiş, hatta beceri ve yeteneklerinin geri plana atılmalarına neden olmuştur. Bu bağlamda ortaya çıkan stajyerlik çılgınlığı hem mezun kesimin emeğinin sömürüsüne hem de daha sonrasında geçici işlere yönelmelerine sebebiyet vermiştir. Buna ek olarak eğitimin ticarileşmesi şüphesiz küresel bir olgu olmaktan kaçamamakta hata öğrencileri borç bataklarına dahi sürüklemektedir. Buna bir örnek vermek gerekirse Türkiye’de tarih mezunu ve öğrenim döneminde kredi almak durumunda kalan bir öğrenci mezun olduğunda ödemesi gereken yaklaşık 30.000 civarın bir borçla kalakalıyor. Üstelik istihdam edilebilirliği düşük olan bir bölüm mezunu bu durumda geçici işe girmesi olası sonuçlar arasında bu da onun prekaryaya dahil olmasının bir numaralı sebebi diyebilirim. Yaşlılara gelindiğin de öncelikle gençlerden önce tercih edildiğini yine ucuz iş gücü olarak görüldüğünü söyleyebiliriz. Emeklilik döneminde ise ortalama yaşam süresinin artmasıyla devletten maaş alma süresinin de uzaması emeklilik yaşının uzatılması gibi bazı politik değişimlere zemin hazırlamıştır. Çünkü emekliler devlete yük olarak görülür... Ülkemizde de “Suriyeli göçmenler” bazında görüldüğü üzere göçmenlerin daha az ücrete çalıştırılıp daha fazla emeklerinin sömürülmesi prekaryaya bir grubun daha eklenmesine sebep oluyor. Etnik azınlıklar da özellikle siyahi beyaz kargaşası içerisinde maruz kaldıkları haksızlıklara ve ötekileştirilmelere bakıldığına bu gruba dahil edilebilir. Hapishanelerdeki mahkumların çalıştırılıp emeklerinin çok düşük bir miktarını alabildikleri, dışarıda bu ürünlerin ise fahiş miktarlara satıldığını biliyoruz. Tabi prekaryayı saydığımız bu gruplarla sınırlandırmak mümkün değil. Guy Standing’in de deyimi ile “Prekaryanın farklı çeşitleri olduğunu, farklı güvencesizlik biçimlerini barındırdığını ve prekarya içindeki kişilerin güvencesizliğe karşı farklı bakış açıları olduğunu belirtmek gerekir.” Tüm bunların ışığında değişen iş gücü pazarına geldiğimizde sanayi toplumundan hizmet toplumuna evrilen bir yapı görmekteyiz. Prekarya da bu sürecin bir meyvesi adeta. Sanayi toplumunda toplu sözleşmeler, kolektif bir bilinç söz konusu iken hizmet toplumunda geçici sözleşmeler mevcut. Bu da işçileri güvencesizliğe sürüklemektedir. Piyasadaki ucuz işgücü yarışı sadece prekaryayı değil aynı zamanda yüksek eğitime sahip akademisyenleri de etkilemekte git gide bu bataklığa onları da sürüklemektedir. Sanayi toplumunda olduğu gibi bir sınıf bilinci prekarya için şu anlık mümkün değil. Tabi tüketim toplumunun dayattığı borçlar batağından kurtulmadıkça ve bu gruba mensup kişilerle sürtüşmeyi ve rekabete girmeyi bırakıp ortak bir bilinçte toplanamadıkça pek mümkün olması da gözükmüyor. Buna ek olarak mesleklerin parçalanması, insanların tam zamanlı işlerden çok yarı zamanlı işlere yönlendirilmesi, ücret esnekliği bu durumu körelten unsurlardan biri. Hal böyle olunca prekaryanın büyümesi de kaçınılmaz oluyor. Sonuç olarak bir cennet siyaseti olmadığı sürece prekarya büyümeye devam edecek ve toplumu tepetaklak edecek bir numaralı unsur haline gelecektir. Elinde sonunda işgücü piyasasına karşı olan öfke artacak ve prekarya artık tehlikeli bir sınıf halini alacaktır. Özellikle yeni neslin baş kaldırısı, her şeyi kabullenemeyişi şimdiden bunun kıvılcımlarını çakar durumdadır. Son olarak: Standing’in de deyimi ile “ Prekarya ne bir kurban ne bir hain ne de kahraman, sadece içinde hepimizden bir şeyler var.”
Prekarya
PrekaryaGuy Standing · Ayhan Matbaası · 202289 okunma
·
165 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.