Gönderi

221 syf.
·
Puan vermedi
Sürgün
İçel'in Toroslarının eteğindeki Arslanköy'ünde 1936 yılında, ilgisiz, şefkatsiz ve sevgisiz bir ailenin evladı olarak dünyaya gelir Behzat Ay. Çocukların iş gücü olarak kabul edildiği bir ortamda, köy hayatının sillesini yiyenler kervanına katılır. Dönemindeki birçok emsali gibi çocukluğunu yaşayamaz, bilemez hatta çocuk bile olamaz hiç! Çok dayak yer babasından çok.. Öyle ki babasının verdiği ceza gereği, çoğu geceler ahırda hayvanlarla beraber sabahlar. Yine de sevgisini ve umudunu hiç kaybetmez. İçinde bulunduğu şartlar gereği, doğaya adar kendini, dağa taşa, kurda, kuşa aşık olur, onlara açar yüreciğini...Küçük omuzlarının, bunca büyük yükü kaldıramayacağını anladığı an, bu zulümden kurtulabilmenin tek yolunun okumak olduğuna kanaat getirir ve sınavlarına girip, kazanarak soluğu Düziçi Köy Enstitüsü'nde alır. 1954 yılında başarı ile mezun olur enstitüden. Ardından köy öğretmenliği ve ilköğretim müfettişliği kademeleriyle yaşama atılır. (Sonraki yıllarda ise Gazi Eğitim Enstitüsü'nde pedagoji üzerine yüksek öğrenim görecektir.) İşbu kitap da, Basri Altınay kimliğine bürünmüş olan Behzat Ay'ın, öğretmenlik yıllarından bir kesit olarak karşımızda. Kendisini, ailesini, çevresini, bulunduğu ortamları, karşı karşıya bırakıldığı zorlukları ve dönemin bürokratik yapısını, bir özkurmaca tarzında, yaşamöyküsel ögeler eşliğinde okuruna sunmuş. Kimine göre nispet kimine göre ibret değeri taşıyacak olan bu eser, yazarın da dediği gibi bir miras mahiyetinde: "Bir gün emekli olursam, hazırlamakta olduğum dosyayı aynen yayımlayacağım. Gelecek kuşaklar, nelerle uğraştırıldığımızı, nasıl kıyılarak sürgünlere gönderildiğimizi öğrensinler..." Bilindiği üzere, Köy Enstitüsü mezunu yazarlarımızın büyük çoğunluğu, Cumhuriyet ilkelerine bağlı, ödün vermez birer Kemalist olmaları gerekçesiyle hep takipte olunan, mimlenmek için bahaneye bakılan, linç edilmek için hazır olda beklenilen, aydın öğretmenlerimizden oluşmaktaydı. İşte Sevgili Behzat Ay da bu faşist diktadan nasibini almış cenahtan bir isim. Doğrusu daha önce hiç okumadığım bir yazardı lakin sağ olsun
Sultannn
Sultannn
Hoca'm sayesinde bu gurura erişmiş oldum. Kitabı bitirdikten sonra, yazarın hayatı hakkında bilgi edinmek için bir google araması yapmak istedim. Daha yazarın ismini bile tamamlamadan, ilk üç harfte, arama motoru karşıma onlarca Behzat Ç. önerisi getirdi. Ah dedim, ah güzel Behzat Ay'ım, Behzat Ç. gibi kurgu karakterlerinin bile senden kat kat fazla rağbet gördüğü bir ülkede, sen minicik bir detay olarak bile yer etmemişsin hafızalarda, üstelik de onca gerçekliğine rağmen... Behzat Ay'ın en büyük özelliklerinden biri Hasan Ali Yücel'e gönülden bağlı olması. Onu bir kurtuluş ümidi olarak görmüş ve benimsemiş, onun kurduğu kurumlarda okumaktan ne kadar büyük bir onur duyduğunu, her fırsatta dile getirmiş. Cumhuriyetimizin en sancılı yıllarında kurulan köy enstitülerinin, ülkemiz için nasıl önem arzettiğinin gayet farkında. Öğretmenlik yıllarında yayımladığı bir gazete yazısında bu sancılı günleri şöyle özetliyor Behzat Ay: "İkinci Dünya Savaşı'nın bütün dünyada olduğu gibi Türkiye'de de olumsuz etkilerini yaşamaktayız; savaşa ustalıkla ve Atatürk ilkesine (dünyada barış, yurtta barış) bağlı olarak girmediğimiz halde...(Savaş çığırtkanlarına selam!) Açlık, yokluk, verem, bit-tifüs, karaborsa almış başını gidiyor...Çare yok...Bir avuç savaş ve karaborsa zengininin karşısında yiyeceksiz, giyeceksiz milyonlar. Yiyeceksiz diyorum: Çoğalsın diyen, mısır umuma, mısır somağının da öğütülerek karıştırıldığını duydunuz mu? Giyeceksiz diyorum; Çarığın lüks olduğunu, yalınayak gezildiğini gördünüz mü? Yaşadınız mı?..." İlköğretim müfettişliği yaptığı esnada geçirdiği bir soruşturma neticesinde Siirt iline sürgün emri verilir Behzat Ay'ın. Bu haberi yetkililerden önce, arkadaşı Yücel Kandemir'den öğrenir ve duygularını şöyle dile getirir: "Beklenen şeyler bunlar. Aday artıklarıyla doldurulmuş bir Bakanlık örgütünden başka ne beklenebilir ki. Onlar açıkça politikanın içindeler. Biz ise, yurtseverlik görevimizin gereğini yerine getirince politika yapmış oluyor, horlanıyor, soruşturuluyor. kovuşturuluyor ve sonunda sürgün ediliyoruz." Eşi ve iki çocuğuyla tam 36 saat süren tren yolculuğunun ardından Siirt'e ulaşan Ay, kendinden önce milli eğitime ulaşmış olan ününe aldırış etmeden görevine başladı. Katır ve eşek sırtında, karda, ayazda, yağmur çamur demeden günlerce yol tutarak, adım adım Siirt ve çevresini dolaştı. Mill Eğitim Müdürü ve valinin -haksız- baskılarıyla, üstüne vazife olmayan tenha bölgelere yollanması da cabası. Yılmadı Behzat Öğretmen, korkmadı bu baskılara boyun eğmedi. Şırnak, Eruh, Şirvan, Kozluk, Sason, İdil, Güçlükonak, Demirkaya Cintepe, Dalkorur gibi gittiği, gördüğü, denetlediği tüm okulların durumunu, eksiğiyle gediğiyle not aldı. Bölge halkını dinledi, yokluğa, açlığa, susuzluğa, yolsuzluğa, eşkıyalığa ve köylerde hüküm süren ağalık düzenine tanık oldu. Bunları salt raporlarına yazmakla yetinmeyen öğretmenimiz, Ankara, İstanbul ve ülke çapında yayın yapan birtakım dergi ve gazetelere de konu hakkındaki yazılarını ulaştırdı. Ve böylece yayımlanan her yazısıyla, "vatan haini" hanesine bir puan daha ekletti. Sık sık vali ve müdür tarafından aşağılanarak, hakaretlere uğradı, makamlardan kovuldu. Bu azminin sonucu olarak da, dönemin 3M (Maarifin Mimli Muallimi) furyasına dahil olmaması kaçınılmaz hale geldi ve istemsizce Rıfat Ilgaz'ın savaşçı şamar oğlanlarından birine evrildi. Haksızlığa boyun eğmenin, şerefini yitirmekle eşdeğer olduğunu savunan Ay, son nefesine kadar da bu tavrından ödün vermedi... "Gerçekleri susmakla geçiştirmenin karşısındayım. İnsanoğlu koyun değildir. Görevlerini yaptıkları kadar, haklarını da isteyebilmeli insanlar!" Ödülü ise tenzili rütbe oldu! TDK sözlük anlamı tam olarak şu şekilde: Bir makamda bulunan ve bir konuma sahip olan kişinin bulunduğu makamdan bir alt makama düşürülmesi... Yani müfettişlik rütbesi söküldü ve ''artık sadece öğretmensin! "denilerek, Erzincan' ın Uluköy'üne karga tulumba yollandı. Yine namı kendinden önce gitmişti yetkili makamlara ve köylülere. Herkes büyük bir nefret ve merak içinde, gelecek olan komünist öğretmeni bekliyordu. Görev yaptığı ilk köy okulundan eş durumu, çocuklarının eğitimi gibi sebeplerle güç bela şehir merkezine gelmeyi başaran Behzat Ay için, Erzincan günleri de Siirt günlerinden farklı olmadı. Çünkü verildiği okul, oldukça yobaz, aydınlıktan çok uzak öğretmenleri bünyesinde barındıran ve bu yönüyle çok meşhur bir okuldu. Uğradığı haksızlıklar, gördüğü aşağılayıcı muameleler, işittiği hakaretler, kurulan kumpaslar artık çizmeyi aşmıştı. İstifa etmeyi belki de ilk kez düşünüyordu lakin bu fikri hayata geçirmek içine sinmiyordu... Derken, her ne kadar etik ilkelerine uymasa da karşısına çıkan bir fırsatı değerlendirerek kendini İstanbul'da buldu. "Basri Altınay, on gün sonra, istanbul-Ankara şosesi üzerindeki Kartal'ın, her gecekondu mahallesi gibi adı "Gül"le başlayan Gülsuyu Gecekondu ilkokulundaki görevine başladı..." Romanlaştırdığı hayatını yazarken, hassasiyeti yüksek bir Türkçe sevdalısı olarak, son derece yalın ve özenli bir Türkçe kullanmış. Çünkü ona göre; Türkçeyi sevmek, Türkiye'yi coğrafyasıyla, insanıyla, ekinleriyle, ürünleriyle, yaratılarıyla sevmektir, yani yurttaşlığın ta kendisidir. Atatürk sevgisi de bu yurttaşlığının bir getirisi olarak yer etmiş Behzat Ay'da: "Atatürk’ün, önemini önemsememeye, değerini küçültmeye çalışan ne kadar siyasetçi, düşünür, yazar, sanatçı varsa, tümü de büyük yanılgı içindedirler. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün 18 yılda yaptığı büyük işleri, devrimleri, kırk sekiz yıldır – İkinci Dünya Savaşı sonrasından başlayarak – önemsemeyenler yanılgılarını anlayabilecekler mi, anlayabilirlerse ne zaman bilemiyoruz? " Öğretmenlik görevini de layığıyla yerine getiren bir isim Behzat Ay. Bir başka enstitülü yazarımız Yusuf Ziya Bahadınlı'nın" Öğretmen unutulmaz. İnsanın insan olmasında öğretmenin yeri büyüktür. Öğretmen yönlendirir ; güzelliği, mutluluğu bulmada yön göstericidir. Ne var ki, büyük öğretmen azdır." söyleminde belirttiği o büyük öğretmenlerden biridir zannımca. Öğrencileri ile olan iletişimiyle, onca zorluk karşısında sergilediği mücadeleci tavrıyla bunu çok net anlıyoruz. "Öğrencileri daha iyi yetiştirmek, öğretmenlere yararlı olmak, yurdumuzun, insanlarımızın sorunlarını daha iyi anlayabilmek için kitaplar, dergiler, gazeteler okurum. Okuduklarım beni düşündürür. Konuşturur..." Yazdıklarımı buraya kadar okuma zahmetinde ve inceliğinde bulunan tüm arkadaşlarımdan, öğretmenin halinden anlamaları açısından, bu kitabı okumalarını rica ediyorum. Herkes ne düşünür bilemem ama ben bir öğretmen olarak, yeryüzünün gelmiş geçmiş en güzel, en anlamlı ve en vefalı mesleğini yaptığım inancındayım. Ötesi asla yok!
Sürgün
SürgünBehzat Ay · Tekin Yayınevi · 197521 okunma
··
1 artı 1'leme
·
424 görüntüleme
Sultannn okurunun profil resmi
Bazen ısrarcı olduğum için seviniyorum. İyi ki kafana vura vura oku demişim :))) Yoksa böyle güzel ve değerli bir incelemeden mahrum kalacaktık. İnan öğretmen olup da şu kitabı okuyan bir kişi bile beğenmedim diyemez. Öğretmen olmayıp okuyan da, öğretmenler yatarak para kazanıyor diyenlere ne kadar hak verir orasını bilemem. Behzat Ay'ın Behzat Ç kadar değerinin olmaması ne acı değil mi? (Bu arada Behzat Ç'yi de çok severim :)) Behzat Ay'ın
Çanakkale'den Laik Cumhuriyet'e
Çanakkale'den Laik Cumhuriyet'e
kitabını okuduğum zaman nasıl bir Atatürk hayranlığı olduğunu gördüm. Behzat Ay gibi eğitimcileri süründürenler sürüm sürüm sürünsün. Yazdıklarınla edebiyatçı olduğunu hep hissettiriyorsun. İncelemelerini zevkle okuyorum. İyi ki beni kırmayıp okudun ve inceleme yazdın. Tekrar teşekkür ederim.
2 önceki yanıtı göster
Seda okurunun profil resmi
Teşekkür ederim hocam, ısrarın çok makbule geçti. Çok iyi bir sahafım var, didik didik arayıp, bulduğum tüm Behzat Ay kitaplarını, kütüphanem için toplayacağım. El üstünde tutulup pamuklara sarmalanması gereken böyle bir adamın, böyle bir hayat sürmesi nasıl dokundu bana, anlatamam. Acı bir Türkiye gerçeği işte...
3 sonraki yanıtı göster
Gönül. okurunun profil resmi
Sultan Hocamın incelemesiyle ben de listeye almıştım. En kısa sürede okumak elzem oldu artık. İçimde bir yerlere çok dokundu inceleme. Kalemine sağlık hocam.⚘
Bohem okur okurunun profil resmi
Okurken gözlerim doldu kaleminize,yüreğinize sağlık 🙏
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.