Dikkatimi hem ismiyle, hem konusuyla çeken bir kitaptı Kırık Köşeli İlkbahar. Ayrıca Latin Amerika Edebiyatı'ndan sanıyorum ki okuduğum ilk kitaptı. Çok da yanlış bir başlangıç yaptığımı düşünmüyorum, o dönemin siyasi olaylarını ele alırken yoğun bir bilgilendirme yok kitapta. Aksine, yazarın yapmak istediği karakterlerin iç dünyalarını anlatmak ve duygu değişimlerini, düşüncelerini okura sunmak. Bunu da karakterlerin her birinin anlatımından okuyoruz. Beş yıllık hapis cezasında olan Santiago, gerisinde bıraktığı babası, eşi ve kitabın ana karakterlerinden yakın arkadaşı Rolando. Sanmayın ki hüzünlü bir bekleyiş var. Sadece küçük kızı Beatriz'in bölümlerinde o duyguyu net bir şekilde hissettim. Genel olarak kitabın havasında bir soğukluk hissettim. Duygular, iç dünya evet güzel yansıtılmıştı fakat beklediğim tam olarak böyle bir şey değildi. Kırık Köşeli İlkbahar adının nereden geldiği hikayesini okurken, etkilendim ufaktan. Ama sanırım sadece bu kadar. Yine de Latin Amerika Edebiyatı'nı okumayı sevdim, yakın zamanda daha kapsamlı bir araştırma yaparak okumaya devam edeceğimi umuyorum.