Gönderi

424 syf.
·
Puan vermedi
Uçurtma Avcısını okuyan bir okur olarak yine yaşamadığınız bir öyküyü yaşanmış gibi hissettiren Halit Hüseyni romanı diyebilirim .. İlk başta Afgan köyünde yaşayan bir aile reisi olan Abdullah’ın anlattığı “dev masalı” ndan bahsetmek istiyorum :devlerin cinlerin ülkenin her yanında olduğu bir zamanda Eyüp baba isimli bir çiftçi var, her gün canla başla çalışırmış, başka köylerde olan imkanlar o köyde olmadığı için daha fazla çaba gösterirlermiş ..herşeyden daha özel tuttuğu bir ailesi vardır . 5 çocuğa sahiptir, ama içlerinden bir tanesini daha fazla sevmektedir.Kayis çok yaramaz bir çocuktur. Hep başına bir şey geleceğinden korkmaktadır. Uzak bir yerde yaşayan bir dev köyü basmıştır , ayak seslerinden tanımışlardır. Her geldiği köyden birinin evini seçer ve oradan bir çocuk alıp götürürmüş. Bir daha o çocuğu gören olmazmış. Görmeye kalkan kişi zaten oraya gitmeyi göze almayacağı şeyler varmış. Eyüp babanın evinin üstüne dokundu, Eyüp baba hangi çocuğunu vereceğini karar veremeyecek kadar acı çekerek düşündü, kura çekti ve kurada Kayis çıktı. Kendi elleriyle acı içinde teslim etti. bir kaç yıldan sonra her şeyi göze alarak Kayisin yanına gitmeye karar verdi.günlerce yürüdü, istediği yere geldi , deve seni öldürmeye geldim dedi.dev ona bir oyun oynadı ve çocuğunu gösterdi. Kayis büyük bir zenginlik içinde oyun oynamaktaydı. Dev ona bu senin ödülün dedi. Evladının ölümüne göz yummayan bir baba olduğu için. Orada bir sürü eğitimden geçiyor , ilim öğreniyor seçimini yap dedi dev. Eyüp baba işkenceler içinde oğlunu orada bırakmaya karar verdi. Dönerken dev ona su verdi yolda içer diye. Su devin hazırladığı bir suydu bu sayede Eyüp baba köye döndüğünde hiç bir şey hatırlamıyordu. Bu onun 2. ödülüydü. Asıl hikayeye dönelim.. Bu hikayeyi anlatan Sabır, oğlu Abdullah ve Peri’nin kısaca hikayesini anlatacağım .. Abdullah kardeşi Peri’ ye büyük bir bağla bağlıdır. Anneleri ölmüş ve üvey anneleri Pervane ile yaşamaktadır. Bir sabah Peri’yi yalnız alıp Kabil’e götürmek üzere yola çıkacaktır babası. Abdullah hissetmiş gibi peşine takılmıştır, babasının ısrarlarına rağmen onlara takılıp gitmiştir. Kabil’de üvey annelerinin abisinin çalıştığı ev sahibinin yanına gittiler ve orada Abdullah’ı yıkıma uğratan acı olan o olay oldu. Peri’yi o aileye bırakıp geliyorlar. Sonra hikayenin başka kısmına geçiyor yazar. Pervane’nin hayatını anlatıyor . İkiz kardeşler masume ve pervane .. masume doğduğu günden beri bütün ilgi üzerindedir , Pervane hep onu üzerindeki ilgiye rağmen kardeşiyle zaman geçirmektedir. Bazen yoğun kıskançlık duyar ama bu durumu kabullenmeye çalışır. Belli bir yaşa gelince onun hoşlandığı adam Sabır Masume’yi isteyince dünyası başına yıkılır. Bir gün uzun bir yolculuğa beraber çıkarlar ve Masume orada Peri’nin onu bırakıp gitmesini ister , Sabır ile evlenmesine ve çocuklarına iyi bakmasını ister. Pervane ise bir yanı bunu istemese de orada Masume’yi bırakıp gider. Bu ikiz kızların abisi olan , Pervane’nin üvey kızı olan Peri’yi çalıştığı yerdeki aileye satan Nebi abisi, Bay Wahdati isimli adamın yanında yıllarca çalışmıştır .. çalıştığı sürede onu her yere götürme görevi de vardır. Bir gün gittiği yerde beklerken bir kadına rastlar ve hayatında gördüğü en güzel kadındır .. Bay Wahdati geldikten 2 hafta sonra evleneceğini açıklaması ve bu kadının o kadın olmasıyla Nebi sarsılır .. zaman geçtikçe Bibi Sahip dediği kadını her yere götürmeye başlar. Belli bir zaman sonra Bay Wahdati ile aralarındaki kopukluğu daha çok farkeder.. Bir gün Nebi Markos isimli yıllarca evinde misafir ettiği savaş sonrası yardım için gelen doktora bir mektup yazarak , bir çok itiriafla birlikte yaşadığı yılları yazmıştır . Bibi sahip diye hitap ettiği kadına hep hayranlık duyar , ve bunu ona belli etmemek için hep çaba sarfeder. Kadın güzel , alımlı ancak bir o kadar da mutsuzdur .. Evde parti verilir sigara alkol içer hep. Afgan halkının bilmediği kadar rahattır kadın ..Nebi elinde olmadan kadına karşı ilgisi beğenisi artmaktadır . Bir gün Nebi’ye hayatı boyunca çocuğu olamayacağını itiraf eder . Nebi ise başka erkeklerden farklı olarak ona bir ödül vererek onun gözüne girmek ister. Bu da Pervanenin kızı Peri ‘dir. Bir gün Bay Wahdati felç geçirir ve yatağa mahkum bir hayat başlar onun için . Her geçen gün Nila eşini görüp hem üzülmektedir hem de bu duruma maruz kalmak istememektedir. Peri’yi alıp Fransa ‘ya kaçar. Bu durumda Wahdati’ye bakmak Nebi’ye düşer. Ancak vedalaşırken Nila ona ilgisini belli edecek bir cümle söylemiştir . Ancak aklı Nila ‘da kalsa bile kalıp Wahdati’ye bakmak istemiştir. Aradan yıllar geçer ve çok uzun yıllar ona bakarak geçer. Bu arada Nila’nın öldüğü haberini almıştır . Ve bu arada Wahdati Nebi ‘ye karşı ilgisini itiraf etmiştir . Wahdati ölünce tüm mirasını Nebi’ye bırakmıştır. mektubun sonunda ise Markos’dan Peri’yi bulmasını istemiştir. Aynı mahallede yaşayan Timur ve İdris’in hikayesine başlayalım;Nebi artık yaşlanmıştır. Savaş etkileri görünen Kabil’ e çeşitli yardımlar , çekim yapan ülkeler gelmektedir. Savaş sonrası mal varlıklarını bulmak üzere Kabil’e gelen ABD ‘ye göç etmiş olan iki Afgan kuzen İdris ve Timur .. İdris bir dönem Nebi’nin eski işlerine bakmak için Wahdati evinde çalışmıştır , içine kapanık , sessiz bir insandır. Timur tam tersine dışa dönük, konuşkan , herkesi etkileyen bir yapıdadır. O sıralarda bir kız çocuğunun hikayesi ile karşılaşırlar. Roşi amcası tarafından ailece zulme uğramış ve kaçmayı başarmış bir kız. Amra isimli bir kadın (gazeteci) onunla ilgileniyor ,hastanede yanına gidip yemek yediriyor. İdris bu hikayeyi duyup hastaneye giderek Roşi ile tanışmış ve uzun süre kendini alıştırmıştır. Timur da biliyordur hikayeyi.ABD’ye dönünce onu ameliyat ettireceğini hatta gerekirse masrafları karşılayacağını söyleyip Timur ile dönüş yapmışlardır . İdris doktor olduğu için dönüşte hastane ile görüşmüş ancak ameliyat için masraf karşılanmayacağım yanıtını almıştır. Zaman zaman ona mail ile Amra bilgilendirme yapıp soru sormaktadır. Roşi de yazmaktadır kendisine . Bir süre sonra ona ne kadar uzak olduğunu anlayıp yavaş yavaş bu durumdan uzaklaşır, hatta maillere bile cevap vermemeye başlar . Roşi’ bin yazdığı kitap günü gelir , sırada heyecanla bekler İdris. Kitap Amra ve Timur’a hitaben yazılmıştır . İçten içe korkmaktadır , kendisiyle ilgili bir şey var mıdır diye? Roşi ile yüz yüze gelip imza sırası gelince tebessümle İdrisi tanımış bakışı atarak ilk sayfaya bir şeyler yazmıştır. İdris kitabı eline aldığında onu utandıracak daha acı bir cümle olmadığını anlamıştır. Cümle şu: “Kaygılanma, kitapta yoksun”. Canı yanmıştır. Ve keşke bağıra çağıra hesap sorsaydı hissiyatı olmuştur. Kitapta Peri’nin hayat hikayesi de ayrı bir serüven olmuştur. Nila Paris’te ünlü bir şair. Peri ile yaşamakta , Peri zaman zaman kendisini yabancı görmekte ve Nila’dan kendinde bir şeyler görmek istemekte. Nila sürekli alkol alan bir annedir. Peri ile aralarındaki boşluğu aslında çoğu zaman Nila hissettirmiştir. Peri’nin matematik bölümü seçmesi bile bazen dalga konusu olmuştur annesinde .. Nila’nın ilişkilerinden biri ,Julien .. Julien annesiyle ilişkisi varken 14 yaşındaki Peri’ye duyduğu ilgiyi gizleyemez ve ona belli eder. Peri ünv okurken arkadaşıyla aynı eve çıkmıştır , annesinin de bu arada söyleşileri olmaktadır. Arkadaşıyla kalmak çok zordur çünkü sürekli kavga halindedir herşeyle..Bir gün yine bir gösterideyken Julian karşısına çıkar ve kahve içerler , sonrasında gelişen ilişkileri aynı evde yaşamaya karar vermeye varmıştır. Bir süre sonra bu durumu annesiyle patlamıştır . Ve acı yanıtlar almıştır . Annesine hep afgan geçmişinden Sorular sorar fakat yanıtlar hep kısadır. Bir gün annesinin intihar haberini alır. Sonra bir söyleşideki itiraflarıyla karşılaşır. İtiraflar sonrasında Peri sürekli neden böyle yaptığını düşünür. Önceki anlattıkları mi şimdiki anlattıkları mi doğru diye devamlı düşünmektedir. Afganistan’a gitme kararı alır ancak o arada Eric adında bir erkekle tanışır ve onunla kısa bir süre sonra evlenir. Evlatlık olduğunu düşüncesi yavaş yavaş gitmeye başlamıştır kendinden. 3 çocuğu olup onlarla yaşarken profesör olmaya kadar kariyerinde ilerlemiştir. Nila’ Dan çocuklarına da bahsetmiştir. 3. Çocuğu ile arasında büyük bir boşluk vardır , bir gün eşi kalp krizinden ölür ve romatizma hastalığıyla başbaşa yalnız yaşamaya başlamıştır. 3 çocuğu da evlidir. Peri’ye Markos isimli doktordan haber gelir ve Nebi’nin yazdığı mektup detaylarından bahsederken Peri duymak istemezcesine yepyeni duygulara kapılmıştır. Her şeyi anımsamaya başladığı o anı yazar çok duygusal anlatıyor. Ağzından “abi “ diye kelime çıkıyor ve Markos’dan mektubun tamamını okumasını istiyor... Adel ve Gholam hikayesi var bir de . Adel köylere yardım yapan karşılık beklemeden yoksul olan ailelerin bulunduğu yerlerde okul gibi yerler yapan zengin birinin oğludur .. Oğlu ile bu yerlere gidip köylüyle muhatap olmaktadır .Babasına hayranlığı yükselmekteydi . Annesi de kendi halinde evinde aerobik yapan bir kadındır . Bir gün evin önüne yaşlı bir adam ve bir oğlan gelir .. Şoför uyarmıştır Adel’i bunlarla muhattap olma diye. Ancak Adel dinlememiş oradaki çocukla sohbete başlamıştır .İsmi Gholam , bir süre Adel ile sohbetler ediyor , sonrasında oyun da oynuyorlar . Adel’in babasının gittiği seyahatten dönmesini bekliyorlar . Bir zaman sonra Gholam o oturdukları yerin kendilerine ait olduğunu söyler . Adel şaşırır ve öfkelenir , babasının asla böyle bir şey yapmayayacıgını savunur. Bir gün babanın pamuk işine gittiğine emin olma diye cümle kurar. Adel her gün bu söylediklerini düşünür . Babası işten gelince evde bir parti düzenlerler. Evin camlarına taş atılır. Adel’i odasına gönderen babası o adamı bulup öldürür. Adel buna şahit olmasa da babasının böyle bir şeyi yaptığına artık inanır. Kendi dünyasında Glohamı düşünür yaşadığı çölü düşünür.Gloham Sabır ve Pervane’nin torunudur . Markos’un geçmiş yaşantısına da geçiyor yazar .. Markos küçükken annesinin en yakın arkadaşı Mandaline ile annesinin büyük bir bağla bağlı olduğunu anlatır. Mandaline yine bir erkekle ayrılarak kızı Thalia’yı alıp onların yanına geliyor . Mandaline bir oyuncudur aynı zamanda. Thalia yüzünde bir maskeyle dolaşmaktadır. Markos ile arkadaş olmasını annesi zorla istemektedir. Çok despot bir annesi vardır . Hep kitapta annesinin bu despotluğundan kesitler okuyorsunuz .. Thalia’dan öncelikle korkar zamanla arkadaş olurlar . Mandaline bir gün maskeyi attık çıkarabileceğini söyler. Markos da onun esas utandığı için bu kıza maske taktığını düşünür. Annesi Thalia’yı onların eve bırakmış ve uzun süre mektuplarla hep bir süre daha gelemeyeceğini ilettiği bir sürü zamanla geçirmiştir. Yıllar geçmiş Markos plastik cerrah olmuştur. Ancak Thalia gibi yüzünde öyle kusurları olan hastalarla ilgilenmiştir . Bunun sebebi Thalia ile bire bir her şeyi yaşanmasıdır . Bu sebepten Afganistan’a gönüllü olarak savaştan herhangi bir yeri zarar görmüş çocukların estetiğini tedavi etmesi için gitmiştir . 3 aylığına gidip yıllarca kalmıştır. Abdullah’dan bahsettiği dizelere başlayınca beklentiniz inanılmaz artıyor. Abdullah Pakistan’da geç yaşlarında evlenip bir lokanta işletmiş yıllarca. Bir kızı var adını “Peri” koymuş. Peri’nin nasıl bir hayatı olduğundan bahsetmiş .. Peri sanatsal alanda okumak istemiş ancak babasının “ sensiz ne yaparım “ duygusallıklarından babasının yanında kalarak lokantada çalışmıştır , hayatı boyunca annesinin hastalığı, babasının hastalığı derken hep kendini feda etmiştir. Hatta istediği bir evliliği bile bu yüzden yapmamıştır . Yıllarca Kardeşi Peri’yi anlattı kızına. Kızı Peri de hiç kardeşi olmadığı için sanki ikiz kardeşiymiş gibi düşünüp yıllarca onunla konuluyor gibi Notlar bile yazdı. Sanki o hep yanındaydı. Bir gün Peri onları buluyor ve heyecanlı buluşma yaşanıyor. Abdullah hastalığından dolayı Peri’yi hatırlamıyor . Aylarca bekliyor yanında kalıyor ama nafile .. 2 Peri geçmişi sürekli konuşarak yadediyorlar.. Peri babasını bakım evine yerleştirip Peri’nin yanına 2 haftalığına Fransa’ya gidiyor .. orada halası Peri’nin çocukları torunları ile tanışacak. Oradayken babasının Peri’ye bıraktığı mektubu veriyor. Bir tüy.. anısını hatırlamıyor.. sonra uykuya geçiyorlar.. *Uzun bir ömür sürdüm , Bay Markos ve öğrendiğim bir şey varsa o da şu : Bir başkasının yüreğini, yüreğinden geçenleri yargılarken kişi bir miktar da olsa alçakgönüllülükten ve yardımseverlikten nasibini almış olmalı. *Yaşamında bir amaç bul ve ona göre yaşa derler. Ama bazen ancak yaşayıp bitirdikten sonra yaşamının bir amacı olduğunu farkedersin , bu da genellikle hiç aklında olmayan bir amaçtır. *Ben yaptığın iyilikleri ilan tahtasına asmanın görgüsüzlük olduğunu söylüyorum . Bu tür şeyler sessizce vakarla yapılmalıdır . *Nezaketin kökleri derinde olmalı.. *Her şeye , devasa olasılık oranlarına rağmen , kontrol edemediğin bir dünyanın , kaybetmeyi kaldıramayacağın tek şeyi elinden almayacağına dair , son derece temelsiz ve akılalmaz aptallıkta bir inanç duymak . Dünyanın seni mahvetmeyeceğine inanmak . *Adel dünyanın özünde adaletsiz bir yer olduğunu anlamayacak kadar saf değildi , bunu görmek için yatak odasının penceresinden dışarıya bakması yeterliydi.. *Mama sadakate her şeyden daha çok değer verirdi ; kendini yok sayma pahasına da olsa .. *Yaptığı iyilikleri , karşılığında sadakat ve bağlılık satın aldığı bir banknot, bir takas aracı olarak kullanma biçimi . *Sizi selden çekip kurtaran ip, ileride boynunuza dolanmış bir ilmeğe dönüşebilir. *”Kültür bir evse , dil de ön kapının ve içerdeki bütün odaların anahtarıdır.” dedi.Onsuz darmadağın olursun, diye ekledi , doğru düzgün bir yuvadan , meşru bir kimlikten yoksun kalırsın. *Oysa zaman cazibe gibi . Asla senin sandığın kadarına sahip değilsindir..
Ve Dağlar Yankılandı
Ve Dağlar YankılandıKhaled Hosseini · Everest Yayınları · 202235bin okunma
·
171 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.