Güzel bir yorum olmuş. İçimdeki yazma hevesini canlandırdınız.
Kaleminize sağlık.
Çocukluğumda, şimdiki Etiler Polis okulunun arkasında 1973-1975 yılları arası biz de çok çıktık kuşa. Tabii oralar uçsuz bucaksız çayırlıktı. Ama hep bir fırsat bulup da Florya çayırlığına gitmek isterdik. Saka, İskete, Florya, İspinoz avlardık. Evinde besleyenlere, azat etmek isteyenlere satardık. Y.Kemal'in anlattığı yıllar da aynı yıllar sanırım. Güzel gözlemlemiş. Fakat petaniya diye bir kelime bilmezdik biz. Aynı şeye patarya (ayağından bağlı kuşu uçuruyor gibi kuş çekme hilesi) derdik. Artık hangisi doğruysa.
Semih'le alakalı eleştirileri ben de çok duydum. :). Oysa hiç de bile kaybolmadı Semih. Bir Bayazıt sahaflarda bir de Eyüp civarında görenler var. Şöyle anlatmış görenlerden biri;
"Direkmene sahile indik mahalleden, yayan, Eyüp Lisesinin yanına kadar. Koşarak mezarlığa çıktık sonra. Eyüp Mezarlığı’na. İbrikli sucular, kafesli azat buzatçılar hep oradadır. Mezar yeri kazılırken ibrikçilerden Ali görmüş önce. Mezar kazanlar da şahidiymiş. Yakarım geleni, önce ben gördüm, demiş. Mezarcılar, ilk gören odur, bu mezarın suyu da ondan olmalı, demişler. Azat buzatçı bir Semih kaldı zaten. Kendisi Fatih’ten, çoğu iskete, az biraz da saka, tüm kuşları Florya’dandı. İki yıldır Eyüp mezarlığında takılır. Biz de geldik mezarın başına, yerimizi aldık."
Sağlıcakla