Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

280 syf.
9/10 puan verdi
Yazarın dilini anlatmaya doğru kelimeleri bulmak öyle güç ki eski zamanlardan kalma bir zanaatı icra eder gibi ilmek ilmek işliyor adeta kelimeleri satırlara. Hiç ummadığınız bir kelime alıyor ve götürmeyi de başarıyor üstelik. Zamanlı zamansız yollara, yolculuklara bulaşıyor, toza toprağa karışıyorsunuz onunla satırlarıyla. Bu denemesinde yer yer gezip gördüğü, şahit oldukları yer yer de kendi içine yaptığı yolculuklarla çıkıyor karşımıza. Bir ucu Kafkaslar, Rusya, Tebriz, İsfahan derken kültür turu atmayı, kalpten kalbe, ruhtan ruha, insandan insana yolculuk yaparak dokuyor kelimelerini. Bazen öyle yerlerden geliyor ki kelimeleri; sözü edilmeye edilmeye yitirilmiş hislerin hatta rutubetli bir odanın içindeki üzeri tozlanmış raflardan inme kalın kitaplar içinden çıkar gibi. Haykırıyor çoğu zaman, ‘insana, kimsenin etmediğini eden de yine insan.’ diye, sorguluyor satır başlarında; ‘sahi biz niye böyleyiz?’ diye, sanki cevabını bulabilecekmişiz gibi. Bilsek de söyleyecekmişiz gibi. Biz bu kadar cesaretliyiz miyiz ki? Hatalarımızı kabullenip yüksek sesle söyleyecek kadar? Yorgunluğumuz; asırlardan kalma, insanlık tarihinden bu yana taşıyamayacağımızı bildiğimiz yükleri sırtlanmakla, sonunu göremeyeceğimiz yolculuklara çıkmakla, yapmamız gerekenler listesine yenilerini eklemekle ve hayata geç kalmışlıkla daha da katmerlenmiyor mu sanki? Belki de bundandır yazarı şu satırları yazdıran; “Belki her şey bir şey içindir. Bunca yaşanmışlık bir tek yaşamak içindir.” Yaşayabiliyormuşuz gibi ya da yaşamayı biliyormuşuz gibi... “Siz gidin, ben çok yorgunum. Konuşacak çok şey, yürünecek çok yol var. Oysa ben çok yorgunum.”
Mimoza Sürgünü
Mimoza SürgünüNazan Bekiroğlu · Timaş Yayınları · 20202,503 okunma
·
29 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.