Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

282 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
5 günde okudu
Proudhon, otuz bir yaşındayken yüzlerce okuma, çeşitli gözlemler ve dikkatli incelemeler sonunda Besançon Akademisi’ne bir inceleme olarak yolluyor “Mülkiyet Nedir?”i ama tam bir çözüm olmaksızın toplum karşıtı doktrinler içermesi sebebiyle kabul edilmiyor akademi tarafından. Bu noktada gelişen birtakım süreçler var esasında, zira Proudhon bilinen şeyleri yepyeni bir üslupla yeniden sahaya çıkarırken “anarşizmi” de ortaya koyuyor; sayfa iki yüz altmış bir: “…-Öyleyse nesiniz? -Anarşistim.” Kitap beş bölümden oluşuyor; ilk iki bölüm daha çok tanımsal olarak ilerlerken üçüncü ve dördüncü bölümler, mülkiyetin inkarına dair haklı gerekçeler ile devam ediyor; son bölüm ise bir parça daha genel. Ve kitabın tamamını bitirmeden doğru yorumlar elde edebilmek pek de mümkün değil çünkü yazar, bir yerde beklentilerin çok çok üstüne çıkarken bir başka yerde beklentilerin seviyesine dahi yaklaşamayabiliyor. Öncelikle, haklı bir eleştiri oluşturuşunu ve açıkça, olabilecek en basit örneklerle destekleyerek tanımlayışını ve talep edişlerini takdir etmek gerek. Kendisi de şöyle der, sayfa iki yüz kırk: “Ayrıca okuyucularımdan hiçbirinin beni yıkmayı bilip de yapmayı bilmemekle suçlayacağını zannetmiyorum. Eşitlik ilkesini kanıtlayarak toplumsal yapının temellerini attım. Daha fazlasını da yaptım: Siyaset ve yasamaya dair sorunların çözümünde izlenecek yolun örneğini verdim”. Buna rağmen, eksikliklerin hakikaten söz konusu olduğunu söylemeliyim. Proudhon, evet, müthiş bir eleştiri ile karşımıza çıkıyor; evet, gerçekten olabilecek en açık üslupla dikkatleri çekiyor ve elbette, evet, bunlarda olağanüstü bir haklılığı var; fakat hiçbir zaman işler bu şekilde yürümüyor. Kitaba başlamadan önce, M. Blanqui’nin (iktisatçı) bir mektubunu okuma fırsatı buluyoruz, bu mektup büyük önem taşıyor: Yazardan daha ölçülü, bilime tutunarak yazılagelen bir üçüncü inceleme (iki kez yazıyor, üslubunun ağırlığından ötürü) istiyor. Buradaki üslup özellikle dikkati çekmeli diye düşünüyorum. Bilime tutunmak, bahsettiğim sorunun çözümünü kendisiyle birlikte getiriyor aslında: Zira Proudhon’unki benim için gerçekten önemli bir eserken ve keza böylesine değerli düşünce ve birikimlere sahip bir şekilde yazılmışken yeterli gelemiyor; bilimin verdiği çözümlenebilme sürecinin eksikliğine şahit olmak zorunda kalıyoruz. Yine kendisi bu konuda, iki yüz otuz dokuzuncu sayfada, “Burada görevimin sona ermesi gerekiyor. Fakirin hakkını ortaya koydum, zenginin gaspını meydana çıkardım, adalet talep ettim: Hükmün tatbiki benim işim değil.” diyerek elini eteğini çekse ve mantıklı bir yol izlemiş gibi görünse de, noksanlık uzaklaşmış olmuyor. Olumsuz bir başka yanı da, bir düşünce insanı olmasına karşın, kadınlara olan yaklaşımının korkunçluğu. Hangi çağda olursa olsun, bu kadar okuyabilmiş ve kendini böyle geliştirebilmiş birinin, “kadının toplum dışına itilmesi” (iki yüz otuz yedi) yani kendi deyimiyle bir eşya niteliğinde kullanılmasının daha elverişli olduğunu söyleyebilmesi, bir düşünüre yakışır nitelikte bir şey değil. Bir olguyu ya da olayı eleştirmek, çoğunluğa yönelik eleştirilerde bulunmak başkadır, “kadını toplumun dışına itme”yi teklif etmek tamamıyla başkadır. Yakıştıramadım. Olumsuzlukları geçecek olursak, dikkatimi çeken bir başka şey, Fransızcada mülkiyetin sahip olduğu farklı iki anlam. Biri, bir şey üzerindeki mutlak denetim hakkını işaret ederken diğeri, “sahip olunan özellik” (kollara, bacaklara sahip olmak gibi) manasına geliyor. Bizde böyle bir anlam yok. Fakat kendi dilindeki anlamı, bu doğrultuda açıklama yapabilmek için kullanmış Proudhon. Mülkiyet, bir özellik değildir, onu bir özellikmiş gibi edinemezsiniz, kimsenin hakkı yoktur buna, diyor bir kelime oyunu yaparak (sayfa altmış dört). Bu hakikaten önemliydi. Yine de, her şeye rağmen, çok mühim bir incelemeyle karşı karşıyayız. Bu onu, okunması gereken bir konuma sokuyor. Belki de olumsuz özellikleri için şöyle düşünebiliriz: Düşünmek için yol açıyor, yol gösteriyor; bugüne dek rahatsız olduğumuz fakat dile getiremediğimiz onca şeyi dile getiriyor. Öyleyse okuyalım ve düşünelim, düşünelim ve geliştirelim. Sayfa iki yüz kırk dokuz: “Toplumsallığın ilk şekli, ilk ifadesi olan kamuculuk toplumsal gelişmenin de ilk terimidir. Bu tezdir. Kamuculuğun zıddını ifade eden mülkiyet ise ikinci terim, yani antitez olacaktır. Çözüme ulaşmak için geriye üçüncü terimi, yani sentezi bulmak kalıyor.” Biz de öyle yapalım. Çok dikkatli okumalar.
Mülkiyet Nedir?
Mülkiyet Nedir?Pierre-Joseph Proudhon · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2019463 okunma
··
539 görüntüleme
Gamze Züleyha Üredi okurunun profil resmi
Toplum dışının eşya olmasına dair: #11581477
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.