Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

302 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
Günlük
Oğuz Atay'dan okuduğum beşinci kitap onun Günlük'ü. Günlük okumak hakkında iki farklı düşünceye sahibim. Birincisi günlüklerin kişiye özel olduğu yönünde. İnsanlar günlük tutarken yayımlama amacı taşımazlar, hislerini, düşüncelerini, yaşadıklarını kendilerine anlatırlar. Hiç kimse günlüğüm kitaplaşsın, insanlar okusun amacıyla eline almaz kalemini. Ve böyle olunca birinin günlüğünü okumak onun özel alanına müdahale etmek hissi uyandırıyor bende. İkinci düşüncem ise tarihte, edebiyatta, siyasette yer bulmuş, toplum tarafından kabul edilmiş insanların ölümlerinden sonra yayınlanan günlüklerinin artık edebî eser niteliği taşıdığı yönünde. Edebî eser niteliğine bürünen bu günlüklerin, biraz da okuyucunun ve yazarı daha yakından tanıma, hayatına, yaşantısına daha yakından bakma amacıyla taşıdığı merak unsurunun etkisiyle özel alana müdahale düşüncesinden bağımsız olarak okunması. Bu iki düşünce arasında tam bir sonuca ve karara varamıyorum. Nitekim Günlük'ü okuduğuma göre ikinci düşüncem ağır basıyor diyebilirim. 25 Nisan 1970 tarihinde başlamış günlüğüne Oğuz Atay ve ölümünden on bir ay öncesine kadar yazmış. Günlük tutmaya başlamasını "Selim gibi" diyerek tanımlamış. Tutunamayanlar romanının kahramanı Selim Işık'a atıfta bulunmuş. "Kimse dinlemiyorsa beni -ya da istediğim gibi dinlemiyorsa- günlük tutmaktan başka çare kalmıyor." diyerek ifade etmiş günlük tutmaya başlamasını. Oğuz Atay'ın günlüğü klasik bir günlük gibi değil. Bugün şunu yaptım, buraya gittim, oradan geldim gibi motamot bir günlük okumuyoruz. Elbette bunlar da var, elbette hislerini de yaptıklarını da anlatmış ama daha çok eserleri üzerine yaptığı çalışmaları yazmış günlüğüne. Hatta yazmaya bir süre ara verip geri döndüğünde kendinden bahsetmek istemediğini, ikinci kitabı hakkındaki düşüncelerini bu deftere yazmak istediğini anlatmış. Uzun bir süre "Tehlikeli Oyunlar"ın tasarlanma sürecini, nasıl karakterler yaratmak istediğini, hangi konulara değineceğini yazmış. Bunu yaparken "Tutunamayanlar"ı bir kıstas olarak belirlemiş ve şöyle bir dokunup geçtiği konuların, Tehlikeli Oyunlar'da yer bulmasını amaçladığını söylemiş. Tutunamayanlar'dan daha canlı ve entrikalı bir olay istiyorum, hareket istiyorum, demiş. Korkuyu Beklerken kitabında yer alan "Babama Mektup" hikâyesi için yazılar yazmış günlüğüne. Oyunlarla Yaşayanlar kitabını da tasarlamış günlüğünde. Şimdi bir oyun yazmak durumundayım, diye anlatmış. Düzenlemeler, planlamalar yapmış. Bitirdiğinde Yıldız Kenter'e oyununu okuttuğunu anlatmış, Yıldız Hanım, tipleri ve olanları pek anlayamadığını söylemiş Oğuz Atay'a. Oyun üzerine yeniden çalıştığını, yeniden Kenterlerle birlikte oyunun okunduğunu ve bir sonuç alınamadığını anlatmış günlüğünde. "Yeni roman dizisi için notlar" başlıklı yazılar yazmış. "Romanda, birey olma düzeyine gelememiş olanlar, tek insan gibi değil, bir sürü olarak -biraz destansı- anlatılacak." diye bir not düşmüş. "Üçlü bir roman dizisi olursa insan-devlet-toplum temalarına göre ayrılabilir." diye de eklemiş. İlerleyen sayfalarda bu roman dizisinin, yazmayı tasarladığı son eseri "Türkiye'nin Ruhu" olduğunu görüyoruz. Keşke yazabilseydi, keşke okuyabilseydik demekten başka bir şey gelmiyor elimden... Tamamlayamadığı romanı Eylembilim hakkında yazılar yazmış günlüğüne. Hem romanını tasarlamış hem de asıl yapmak istediğini anlatmış. Türk Romanının Sorunu konusunu da ele almış. Bu konuya bakışını uzun uzun anlatmış. Aynı zamanda Türk aydını hakkındaki fikirlerini dile getirmiş. Sağ ve sol düşünceyle, sağ ve sol eylemlerle ilgili fikirlerini de anlatmış. Okuduğu bazı yazarların isimleri de var günlüğünün sayfaları arasında. Bunlardan biri Ahmet Hamdi Tanpınar ve bu ismi görmek beni oldukça mutlu etti. Wittgenstein, Berne, Camus, Freud, Toynbee okuduğu yazarlardan bazıları. Halit Ziya'yla ilgili düşüncelerini yazmış bir bölümde. "Halit Ziya, insana ve onun ruhsal durumlarına eğilmek bakımından bana benziyor." diye eklemiş. Halit Ziya'yı bilinçli ve ilginç bir edebiyatçı olarak görüyormuş Oğuz Atay. Günlüğünün son bölümünde (ikinci defter), sadece Londra'da olduğu ameliyattan sonra hastane gözlemlerini yazmış. Günlüğünün bir çok yerinde "Sevin" ismi geçiyor. Hatta ikinci defteri Sevin Hanım getirmiş Oğuz Atay'a. Kimdir? Detaylı bir araştırma yapmadım ama eserlerinin ithaf bölümünde de hep adı geçen Sevin Hanım'ın şüphesiz Oğuz Atay'ın hayatındaki yeri büyük. Günlük'ün tamamı Oğuz Atay'ın kendi el yazısıyla birlikte verilmiş ve en sonda albüm var. Günlük'ü okumayı düşünüyorsanız naçizane tavsiyem Tehlikeli Oyunlar ve Oyunlarla Yaşayanlar'ı daha öncesinde okumuş olmanız.
Günlük
GünlükOğuz Atay · İletişim Yayınları · 20205,7bin okunma
··
79 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.