Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

231 syf.
·
Puan vermedi
·
4 günde okudu
Gece 'den Kalanlar
Okurken zorlayan kitapları hiçbir şeye değişmem. Satırlar arasındaki anlam arayışı, anlamlandırma çabası, o çıkmaza girme sonra yolunu bulma hissi, ardından tekrar kaybolma.. Bu devinim ancak ve ancak yaşanır, anlatılamaz. Bunu yaşatan kitaplardan biri oldu Gece. Herhangi bir tür kategorizasyonuna pek de dahil edemediğim bu kitap metaforik, felsefik çizgide varlığını ortaya koyuyor. İktidar, ölüm, biat kültürü, manipülasyon, insan, varoluşçuluk gibi kavramların 'Karasuca' ele alınışı o kadar ustaca ve estetik ki. İnsanların, farkındalık hallerinde saf çıkarcı evreye geçerek karanlığa nasıl da selam çaktıklarını öfkesiz ama kuvvetli bir anlatımla veriyor mesela. Şiir gibi de yer yer.. Kitabın konusundansa tekniğin öne çıktığını söyleyebilirim. Zaten "konusu budur" diyebileceğimiz bir eser de değil kendisi. Belirli bir konusu, izleği yok, bunu tercih etmemiş yazar. Neler olup bittiğini bırakın şimdi, der gibi. Teknikte postmodernizm kendini apaçık gösteriyor. Bunu çok ustaca kullanıyor Bilge Karasu. Kendisi de tam bir teknik insanı zaten. Özgün, bir o kadar da araştırmacı ve üretken. Hele ki dildeki üretkenliği.. Her yazarın yaşantısı, serüveni, birikimi bir bakıma onun tekniğini de belirleyen şey oluyor. Karasu da kendini keşfettikçe postmodernizmi benimsiyor ve çizgisini buluyor. Belki o bunu çizgi diye tanımlamaz, 'çizgisizlik' derdi hatta.. Burada işte sanatçı dünyası dediğimiz, herkesçe anlaşılamayan kimlik devreye giriyor. Kitabın çoklu anlatıcıyla kurulması, kimin, nerede, nasıl devreye girdiğini fark etmememiz bu serüveni en zorlaştıran şey oluyor. Bu noktada konuda da ani farklılıklar, iç içe geçmeler ve kopuşlar ortaya çıkıyor. İşler zorlaştıkça zorlaşıyor. Bir an durup o an kimin devreye girdiğini bulmaya çalışıyorsunuz. Yavaşlayıp bağ kurmaya çalışırken yine yazar mı, düzeltmen mi, kahraman mı kim olduğunu çok çözemediğimiz dipnotçu araya giriyor ve kendisinin de gidişata anlam veremediğini belirtiyor. Bu da "dipnot" mantığıyla çelişen bir durum olarak içine düştüğümüz girdabı derinleştiriyor. Karasu'nun bu 'anlatıcı' kullanımıyla ilgili sayfalarca yazabilirim ama zor da olsa kendimi durdurup söz konusu kitabın kendi cümleleriyle bu bahsi kapatmak isterim. "Her satırım bir başka ağızdan, bir başka kalemden çıkmış gibi oldukça ben dünyanın tümü olacağım, her şey olacağım." Beni heyecanlandıran diğer durum ise kullandığı başka bir postmodern teknik oldu: Metinlerarasılık. Bu tekniğin olduğu eserlerin daha iyi bir okuma tecrübesi sunabilmesi için okura biraz iş düşüyor. Okur birikiminin önemli ve gerekli olduğunu düşündüğüm bir teknik aslında metin etkileşimleri. Örneğin "Koku" romanındaki (filmi izleyenler de hatırlayacaktır) kişinin 'yok oluş' , 'yok ediliş' şekli burada da karşımıza çıkıyor. Ve anlatıya tam olarak oturuyor, Koku'daki oturuş kadar en az. İşte heyecanlandıran bu.. Ancak bunun bir teknik olduğunu bilmeyenler tıpkı Orhan Pamuk'un romanları için (özellikle 'Yeni Hayat') yaptıkları yorumları maalesef ki yine yapacaklardır. Çünkü bilmiyorlar.. Bunların haricinde yazarın sözcükleri kullanımı, alışılmış bağdaştırmaların dışına çıkması anlatıdaki estetik havayı besliyor, alışılmadık ama etkili bir deneyim sunuyor. Fakat tek seferde okuyunca anlaşılabilecek bir deneyim değil, başka zamanlarda tekrar tekrar yaşamak istediğim, ihtiyaç duyduğum bir deneyim. Kolay bir kitap değil. Farklı ve zorlu bir yolculuğa hazır değilseniz, konfor alanınızın dışına çıkamıyorsanız Gece'yi okumanızı tavsiye etmem. Aslında ben kimsenin ne kendisine ne de bu sınır tanımaz kitaba haksızlık etmesini isterim.. İsteğim o ki bazı kitapları yalnız hakkını verenler okusun. Hakkını verenlere selam olsun..
Gece
GeceBilge Karasu · Metis Yayınları · 20202,150 okunma
·
68 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.