Gönderi

31 syf.
9/10 puan verdi
·
3 saatte okudu
Yazar(kendisinden bahsederken sadece yazar demek eksik kalıyor) mektubun ilk satırlarında bu mektubu kendi yaptığı deftere el yazısıyla yazdığını, o yüzden defterin eğri olduğunu, yazısının kötü ve çarpık olduğunu söylüyor. Bu satırları okurken keşke yazarın el yazısıyla okuma şansımız olsaydı bu eseri diye düşünmeden edemedim. İncecik bir kitap olmasına rağmen okuyucunun çok yoğun duygular yaşamasına sebep olan bir eser. Zaten yazarın daha önce başka kitaplarını okumuş ve çok beğenmiştim. O yüzden bu kitabı alırken pişman olmayacağımı biliyordum. Bu eser aslında yazarın kızı Filiz'e yazdığı mektuplardan oluşuyor. Tabi bu satırlar yazılırken kızı daha bunları anlayacak yaşta değil. Daha sonra okusun ve babasını tanısın diye yazılmış bu mektup. Çünkü kendisi bu satırları yazarken intihar düşüncesi içindeymiş. Çevresindekiler tarafından anlaşılamamak, bir kalıbın içine sokulmaya çalışmak, çevredeki herkesin sahte gelmesi ve dostluk kavramının içinin boşaltılmış olması. Aslında zaman zaman çoğu insanın hissettiği ve yakındığı durumlar bunlar. Birçok insan bu durumların farkında olsa bile hepsi aynı derecede etkilenmiyor bu durumdan. Ya da kendisini bu kadar güzel ifade edemiyor. Bu inceleme yazısına birkaç alıntıyla devam etmek istiyorum. “Şunu bilmeni istiyorum: Pişman değilim; hiç de pişman olmadım. Ama şunu da bil ki, öyle gururlu falan da değilim-olmadım. Kendimden hiç nefret etmedim; ama bir türlü beğenemedim de kendimi. Çok acı çektim ama başkalarına da çok acı çektirdim. Kendimi haklı görüyor değilim; ama kendimi savunuyor da değilim-hele yargılamayı hiç beceremiyorum, kendimi de dünyayı da. Dünya ne ise oydu, ben de ne isem o oldum-uyuşamadık. Hepsi bu…” Toplum da öyle: Benden hep önceden konmuş kalıpların içine girmemi istediler. (…) Benim bambaşka bir kişi olmamı bile değil, sanki kişiliksiz bir şey olmamı - sanki cansız, düşüncesiz bir şey, bir alet, bir makina... Annen beni gerçekten sevdi, biliyorum; ama neydi bu 'sevgi' - onun yalnızca daha önceden edinmiş olduğu bakış biçimlerine verdiği addı. Beni, hep, ya yanlış anladı, ya da hiç anlamadı. Beni hiçbir zaman sahiden ben olarak görmedi ki - o zaman kimdi Annen 'in 'sevdiği'?... Bende ben olmayan birini -hatta bir şeyleri- 'sevdi'; sonra, beklediklerini bulamadıkça, duyguları -o sevgi'si- nefrete dönüşmeğe başladığı zaman da, ne yazık ki, gene, ben değildim nefret ettiği kişi... Beni tanıyarak, görerek; sahiden ben olan benden nefret etseydi, inan, sevinirdim buna. Öyle olmadı. Son olarak söylemek istediğim bu eseri herkese tavsiye ediyorum.
Zilif
ZilifOruç Aruoba · Sel Yayıncılık · 20171,696 okunma
·
37 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.