Baş kahramanın, eşi ile yaptığı yolculukta tutulduğu panik atak kriziyle başlıyor romanımız. Gittiği bir çok kulak burun boğaz hekimlerinin ardından arkadaş tavsiyesi ile bir psikoloğa gitmeye başlıyor. Karakterimiz hasta hekim ilişkisi üzerinde çok duruluyor. İlk gittiği psikiyatristin üslubu, davranışları karakterimizi iyileşeceği halde daha da kötü olmasına sebep oluyor. Doktorundan öğrendiği bakış açısı ile hayatına bir düğüm daha atıyor. Doktorunun asılsız suçlamalarına ve onu sürekli ikinci plana atmasına dayanamayan karakterimiz bu doktor görüşmesini sonlandırıyor. Kahramanımız devamındaki günlerde yutkunma probleminin daha kötü bir hâl almasıyla beraber başka doktor arayışlarına girer. kahramanımız bulduğu doktoruna yaşadığı tüm olayları anlatır. Kahramanın hayatındaki her şeyi bu doktoru ile beraber öğreniriz. Karakterimiz tedavi sürecinde geçmişte yaşadığı sorunları anlatırken şimdiki zamanda araştırmaları ile takıntılarını derinleştirmektedir. Çifte kapıların ötesi karaktere göre gerçekle hayal arasında bir yerdir. Geçmişinden kopamayan karakterimiz yavaş yavaş iyileşmesine rağmen yutkunma problemi tam anlamıyla bitmez çünkü eskiden yaşadığı bazı olaylar hayatında tekerrür eder. Aslında kıskançlık duygusu ile başlayan problem, karakterin farklı duygularını da meydana çıkartır. Kıskançlık, onun bardaktan taşan son damlası olmuştur. İlgi beklentisi ile yaşayan karakter, yavaş yavaş bu beklenti içerisinden çıkar ama içine kapanık olduğundan dolayı her şeyi paylaşamaz, anında çözüm üretemez, çoğu zaman da git gel yaşadığı için kitap sonunda yutkunma probleminden kurtulamaz.