Üstad-ı Duyar-ı Hakim-i Azam el-Ekber Hz.'nin Notları24 Nisan 2021 Cumartesi
Kupa bardakta Türk Kahvesi içen tek ben miyim acaba? Fincanda içmenin olumlu yanı: otantik geldiği için insana, köklü bir geçmişin mirasından pay sahibi hissettirmesi. Fincanda içmenin olumsuz yanı: çabuk bitmesi. Ağır ateşte pişmesini, bilhassa cezveden taşmamasını beklemek sadece iki içimlik bir sıvı için mi diye sorduruyor insana.
☆☆☆
"24 Nisan Ermeni Enflasyonu" günü; 2021 güncel ölü sayısı açıklandı mı acaba? Ben en az 2.500.000 bekliyorum. Joe Biden (ABD Başkanı diye belirtelim ki, gelecekte dipnot koymakla uğraşmasınlar) Ermeni "Soykırımı" demiş, son dakika gelişmesi olarak geçti. Bunun üzerine civanlarımızı, Burger King ile McDonald's önüne bekliyorum. (Not: Hazır gitmişler bana da orta büyüklükte bir menü gönderirlerse çok memnun olurum, yalnız hardal istemiyorum kesinlikle)
25 Nisan 2021 Pazar
Küçükken gazete okuyanlara çok özenirdim: o minicik köşe yazılarını okumak için gözlükleriyle gözleri birleşirdi adeta amcaların, abilerin. (Not: TDK artık "abi" yazılışını kabul ediyormuş. Bence çok doğru karar. "Ağabey" diye yazınca sanki köy ağasına veya bir yabancıya sesleniyormuş gibi hissediyordum) Onlara bakınca, en az Thomas Edison kadar büyük bir iş başardıkları izlenimi edinirdim. Büyüyünce gerek onların gerekse de Edison'un sandığım kadar büyük bir iş başarmadıklarını fark edip sükut-u hayale uğradım.
Öte yandan günümüzde haber kaynağımız: Twitter.
Gündem:
#BidenHaddiniBil
#BurgeriniAldaGit
#HainCehape
Emre Belözoğlu
Enner Valencia
Demet Akalın
Nazlı … 'yı serbest bırakın
1 Şehit
…
26 Nisan 2021 Pazartesi
Sözlük (Google'dan)
*fetişizm
ad
1.TOPLUMBİLİM TERİMİ
İlkel toplumlarda doğaüstü gücü ve etkisi olduğuna inanılan canlı ya da cansız varlıklara tapma biçimindeki eylemlerin tümü.
Benzer: tapıncakçılık (Kelime uydurmanın böylesi!)
2.RUHBİLİM TERİMİ
Karşı cinsin giysi ve benzeri eşyasıyla cinsel doyuma ulaşma biçimindeki cinsel sapkınlık [Türkiye Duyar Birliği (TDB) adına insanların cinsel fantezilerini "sapkınlık" olarak tanımladığınız için sizi kınıyorum Mr. Google Hz.]
Çok özür dileyerek bir parantez daha açmak istiyorum. (Bilmem dikkat ettiniz mi Google'ı eril tanımlayıp ona "Mr" diye hitap etmişim. Binlerce senedir süren eril tahakkümün bilinçaltından taşması. Kendimi asla affetmeyeceğim hatta bu "suçluluk" beni mezara kadar takip edecek. Ama siz, merakına mağlup olup bir başkasının özelini okuyan okurlar, kendinizi hemen masum sanıp başkasının "suçluluğunu" bir fetiş haline getirmeyin; bi kere "mr" ekini fark etmediğiniz için sizler de en az benim kadar "suçlusunuz".
Diyebilirsiniz ki sen kim oluyorsun da bizi yargılayıp suçlu buluyorsun böylesine önemli bir konuda. Ben de derim ki, -sanırım- geçen hafta, toplumsal cinsiyet konulu bir kitaba başlayıp altmış sayfasını okudum; bu da "otomatik" olarak sizi en az altmış kere yargılayıp suçlu bulma hakkını bana veriyor, hatta on- on beş sayfa daha okuyup sizleri, linç edilmek üzere topluluğun önüne bırakma hakkını da kazanabilirim, ona göre.
Örneğin;
Sizleri,
Toplumlardaki eşitliksizlerden
Bir cinsin diğerine göre yok sayılmasından
rahatsızlık duymayan,
hasıraltı yapan,
bilinç seviyesini sabit seviyede tutmakla yetinen,
farklı alanlarda okumalar yapmasına rağmen bu konu hakkında "sağlıklı" düşündüğünü sanan,
diye tanımlayıp
suçlu bulur,
İleride daha kötü günler gelirse şayet suçlayacak birini, birilerini aramayın diye söylüyorum bunu. Kendimizden başlayalım önce,
Diye de
Pastanın üstüne çileği kondururum.
Diyebilirsiniz ki;
Sen,
Toplumdaki eşitsizliklerden
Bir cinsin diğerine göre yok sayılmasından
bir tek kendisinin rahatsızlık duyduğunu sanan,
Her bir köşede saklı kalmış cinsiyetçilikleri, azınlık düşmanlıklarını, kısaca kendini duyarlı yapacak her bir noktayı açığa çıkardığını zannedip farkındalık yarattığını sanan,
Bilinç seviyesini
Babil kulesini bitirip
Tanrının yanına çıkardığını sanan,
Sen,
Kendini
Ne
Sanıyorsun!
Ben de size derim ki;
Ben
Üstad-ı Duyar-ı Hakim-i Azam el-Ekber Hz.'yim
Hükmüme boyun eğeceksiniz.
Çünkü
Devir bir-iki (dilerse yüz bin olsun hatta fark etmez) kitap okuyup,
Her şeyi ve herkesi
Kılcalına kadar çözdüğünü zannedip,
Makatından tayyare kaldırma devri.
Şimdi, parantezi kapatıyorum müsaadenizle)
Not 1: "Mr. Google Hz." lafzındaki "hz" ekinden, fazla hassasiyet nedeniyle yanlış anlam çıkarılma ihtimaline binaen, bu ekin burada kullanılma amacının teolojik bir mevzuyla uzaktan yakından bir ilgisinin olmadığını; maksadın, günümüzün tanrıvari gücünün teknoloji olduğuna binaen simgeleme amacıyla tercih ettiğimizi belirtmek isterim.
Not 1'nin sonucu: Her şeyin fazlası zarardır, hassasiyetin de duyarlı olmanın da
Uykum geldi.
To be continued.
27 Nisan 2021 Salı
Aslında dün başlamıştım ama laf lafı açtığından dolayı istediğim noktaya gelemeden uykum geldi. Pek çok toplumda güçlü bir "mağdur fetişizmi" söz konusu. Mağdurun yanında olmak farklı, mağdur ilan edilen veya kendini mağdur ilan edenin yanında sorgusuz sualsiz fanatik şekilde bulunmak farklı. Halk tabiriyle, mağdur fetişizminden muzdarip toplumlarda, bir mağdur adayı görüldüğü vakit, yelkenler hemen suya indirilir; rasyonalite def edilir, duygusallık hat safhaya çıkar. Alanı yeterince genişlerse mağduriyet, bir Bakhus şenliğine, bir Satürn Bayramına dönüşür. Nihayetinde de, Satürn Bayramının son gününde "bazen bir domuzun bazense bir insanın kurban edilmesine, bir grup tarafından kurbanın etinin çiğnenmesine, kanının içilmesine" benzer bir "linç etme" olayı yaşanır. Böylelikle topluluk, bir sonraki Mağduriyet Bayramına kadar doyuma ulaşarak dağılır.
Günümüzde bu bayramlar büyük bir coşkuyla sosyal medyalarda yaşanıyor. Bilhassa da Twitter'da ama son zamanlarda 1000Kitap da bu konuda ciddi atak içerisinde gözüküyor. Eğer uslu bir çocuk olursanız hem Şirinleri görebilir hem de bu bayramlara dahil olabilirsiniz.
Allah kahretsin, çay taştı sanırım…
☆☆☆
Güzel bir bahar sabahı: havada tek bir bulut dahi yok. Ama daha önemlisi hava çok sıcak da değil. Tam yürüyüş zamanı.
On bin adım atmak sadece bu amaçla yürümek için çıkınca ulaşılması güç bir hedef gibi. Bir iki teyze vardı; orta tempoda yürüyüş yapıyorlardı. Eğer bunda istikrarlı olup beslenmelerine de dikkat ederlerse istedikleri doğrultuda kilolarını verirler ancak henüz bugünün akşamında çörekleri, börekleri, kekleri, tatlıları yiyeceklerinden eminim ama bunu kanıtlayamam.
Bağımlılık denilince akla ilk gelenler şunlar oluyor: Uyuşturucu, alkol ve sigara. Ancak "şeker" de en az bu üçü kadar bağımlılık yapıyor. Öyle ki, midenizde zerre yer kalmamacasına tok olun yine de canınız bir şeyler ister, muhtemelen de şekerli şeyler. Siz de "Eh canım, küçük bir dilim kek yesem bir şey olmaz ki," dersiniz doğal olarak ama olur.
Örneğin; Sabah orta tempoda on bin adımınızı atıp ortalama 400-500 kalorinizi yaktınız diyelim. Küçümsediğiniz, hâkir gördüğünüz keki (Kekspir diyelim, bu sıra favorim) yediniz ardından. Kekspirin 100 gramında 479,8 kkal var. Bir tanesi net 38 gram diyerek belki kendinizi avutacaksınız ta ki, yumuşacık tatlı kıvamı ağzınızda dağılana dek. Hemen bir tane daha, bir tane daha, bir tane daha … yiyeceksiniz. En az 500 kkal almış olacaksınız. Daha bunun içine gün içinde tüketeceğiniz diğer atıştırmalıkları ve günlük ihtiyacınızdan fazla her bir kaloriyi dahil etmiyorum bile. Özellikle bir de gece yatmadan evvel yeme alışkanlığınız varsa durum daha vahim demektir.
Sonuçta "Ben yürüyorum yürüyorum kilo vermiyorum," "Diyetisyenlerin veya doktorların dediği gibi yiyorum ama kilo vermiyorum," gibi serzenişleriniz olabilir ancak ufak kekspirleri göz ardı etmeyin derim ve hem dilediğim gibi yiyeyim hem de kilo vereyim düşüncesi, biraz fazla ütopik. Misal, içinde bulunduğumuz Ramazan ayında oruç tutanlar bilir, ilk bir hafta çok zorlanırlar ancak diğer günler bu zorluğun miktarı azalır. İnsan bir süre sonra alışıyor ve önemli olan temel nokta bu alışma evresini iyi atlatmak. Bundan daha önemlisi ise amacımız, günübirlik veya sezonluk kilo vermek değil, beslenme alışkanlığımızı sağlıklı, dengeli ve sürdürülebilir hale getirmek olmalıdır.
İç sesim: Bir tane kekspir yiyeyim, nolacak be!
☆☆☆
Vüs'at O. Bener'in güzel eserine öykünerek bir yazı kaleme almak istedim. Yazarın üslubu, tarzı çok hoşuma gitti. Başlangıçta içine girmekte zorlandım ama on on beş sayfa sonra aktı gitti diyebilirim. Tavsiye ederim.
Keyifli okumalar