Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

143 syf.
·
Puan vermedi
·
35 saatte okudu
"Ama savaşın kanlı pençesini boğazına geçirmediği bir tek aile, bir tek insan yok!" Tolganay; evi, yurdu ve hayatı olarak gördüğü Toprak Ana'ya kendini açıyor, içini döküyordu. Yaşadıklarını ondan daha iyi kim anlayabilirdi? Tolganay küçüklüğünden beri tanış olduğu toprakla dertleşiyor. En başından, çocukluğundan başlıyor hikayeye. Baba tarım işçisi, dede ise ırgat. Kendini bildi bileli toprakla iç içe. Toprakta bekçilik yapan küçük bir kızken, toprakta çalışan genç bir kız oluveriyor. Oldukça da güzel bir genç kız oluyor Tolganay. Çalışkanlığının ve güzelliğinin zirvesinde, on yedisinde Suvankul'la kesişiyor yolu. Aşkları ikisininde içinde oldukları dünyayı bambaşka görmelerini sağlıyor. Ortak hayaller ve umutlarda buluşuyorlar. Bir toprak parçası ve o bereketli topraktan ürünler.. Çünkü toprak her şey demek. Toprak sade ama mutlu, huzurlu bir hayatın anahtarıydı. Birbirlerine söz verdi Tolganay ve Suvankul. Artık beraberdiler, tek vücut olmuşlardı ve yaşayacakları hayatı ilmek ilmek kendileri işleyeceklerdi. Çok çaba gerektirirdi ama sonuç verince ne önemi vardı ki? Ucunda mutluluk varsa her zahmetli iş yapılabilir gelirdi insana. Onların sonucu da zahmete değdi. Başlarını sokacak evleri, onlara ürün verecek hayvanları olmuştu. Daha sonraları ise arka arkasına birbirinden güzel üç çocuk dünyaya getirdi Tolganay. Üç tane oğlan çocuğu. O yıllar, Tolganay'ın en güzel yıllarıydı. Çocukları oldu, onların büyümesini izledi. Hepsi babaları gibi güçlü, kuvvetli oldu. Bir annenin mutlu olması için daha neye gerek vardı? Zaman çabuk geçiyor, hızına yetişilemiyor ve yıllar geçiyordu. Tolganay da zamandan payını almış, yaşlanıyordu. Ama o, ne zamandan ne de yaşlanmaktan korkuyordu. Asıl korkutucu olan zaman değildi. Tolganay başka bir şeyden korkuyor, bir şeylerin yaklaştığını ve gelmekte olduğunu hissediyordu. Ve sonunda haklı çıkmak istemese de haklı çıkmıştı. Savaş onların da kapısını çalmıştı.... Gözünden sakındığı oğulları, çok sevdiği kocası da savaşa çağırılıyor. Birbirinin ardı sıra gidiyorlar. Tolganay birçok kez veda ediyor ama hiçbirinin acısına alışamıyor. Nasıl alışabilirdi ki? Her bir vedayla aynı zamanda hayallerine ve umutlarına da veda ediyordu. Ancak geride kalanların yaşadığı belirsiz, acılarla dolu hayata da merhaba diyordu. Her geçen gün Tolganay'ın acısıyla birlikte sorumluluğu da artıyordu. Evin reisi oydu artık. Ayrıca köye de sahip çıkmalıydı. Önüne çıkan her şeye göğüs germeliydi. Çocuklarına, kocasına söz vermişti bir kere. Hayat durmuş gibi hissetse de o devam etmeliydi.. Savaşın sınırları yok, yarattığı tahribat da sadece savaş alanıyla sınırlı kalmıyor. Savaşa gidenler ayrı acı çekiyor, kalanlar ayrı acı çekiyor. Savaşın yarattığı yıkım, neden olduğu acılar bitmek bilmiyor.. Savaş deniyor, askerler ölüyor. Savaş deniyor, aileler parçalanıyor. Kalanlar da olur, yaşayanlar da olur deniyor. Başlar öne eğik, savaş işte ne yapacaksın? deniyor. Çocuksuz kalan annelerin, çocukluğunu yaşamamış olan çocukların, genç askerlerin ölümünün, babasız kalmış yetimlerin, zorla ayakta kalmaya çalışan gözü yaşlı babaların hesabını kim verecek peki? Yaşanılan onca vahşetin, katledilen insanların hesabını kim verecek? Askerler savaş alanında savaş veriyor. Geride kalanlar evinde, işinde savaş veriyordu. Kadınlar, genç kızlar, çocuklar, yaşlılar... Tolganay, Toprak Ana'ya soruyor: "İnsanlar savaşmadan yaşayamazlar mı ?" Toprak Ana'yla bir insanın, bir kadının, bir annenin savaş karşısındaki çaresizliği ve çektiği acılara şahit oluyorsunuz. Okurken sevinçlerine ortak oluyor, acılarını paylaşıyorsunuz. Kitabın sonuna kadar boğazınızın düğümlenmesine ise alışıyor ve artık yadırgamıyorsunuz. Tolganay'ın güçlü duruşuna, yaşadıklarına rağmen pes etmemesine hayranlık duyuyorsunuz. Oysa ne kadar kolaydı kendini koyuvermek onca vedadan onca kayıplardan sonra.. Bu kadar sade bir dille her bir duyguyu okuyucuya bu kadar derinden hissettirebilmek... Savaşın beraberinde getirdiği acıyı, açlığı, sefaleti anlatmanın ötesinde birliği, beraberliği ve fedakarlığı da anlatıyor Toprak Ana. Dili, anlatımı ve tasvirleri çok başarılı. Her güzel duygu her acı okuyucuya geçiyor ve kalbinde de yer ediniyor.. Küçük bir uyarı da eklemeliyim. Kitabı etkisinden uzun bir süre çıkamayacağınızı bilerek okumaya başlayın. Keyifli okumalar..
Toprak Ana
Toprak AnaCengiz Aytmatov · Ötüken Neşriyat · 202261,2bin okunma
··
571 görüntüleme
Eyelay okurunun profil resmi
Kaleminize sağlık 👏
Mehmet okurunun profil resmi
Savaşın iğrenç yüzünü çok iyi anlatan fevkalade iyi bir kitap👍
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.