Gönderi

“ İnsan yaşlanır ; içinde o derin zayıflık hissini , kayıtsızlığı , rahatsızlığı hisseder, bütün bunlar ilerleyen yaşla gelir; böyle hissedince de sadece hasta olduğunu düşünür, bu can sıkıcı durumun belli bir nedeni olduğunu düşünerek korkularını bastırır ve hastalıktan kurtulduğu gibi bu durumdan da kurtulmayı Ümit eder .Boş düşünceler ! Yaşlılığın bir hastalık olduğu ,korkunç bir hastalık olduğu düşünceleri.Yaşları ilerledikçe insanları dine yönelten şeyin ölüm ve ölümden sonraki şeylerin korkusu olduğunu söylerler.Fakat kendi deneyimim beni şu inanca yöneltti: Böyle korku ve düşüncelerden apayrı olarak dini duygular biz yaşlandıkça gelişme eğilimi gösterirler, çünkü ihtiraslarımız ateşini yitirdikçe , hayal güçlerimiz ve duygularımız köreldikçe aklımız daha işler hale gelir ,bir zamanlar aklımızı çelen imgeler , arzular ve heveslerden arındıkça Tanrı, gizlendiği bulutların arkasından görünür, ruhumuz bütün aydınlıkların kaynağı olan bu varlığı hisseder , görür ve ona yönelir, bu yöneliş doğal ve kaçınılmazdır; duygular dünyasına canlılığı ve cazibesini veren her şeyi artık yitirmekte olduğumuz için , o muazzam varoluş artık içsel ve dışsal etkilerle desteklenmediği için, kalıcı bir şeye ,bizi asla yanıltmayacak bir şeye tutunma ihtiyacı hissederiz; bir gerçekliğe , mutlak ve ebedi bir gerçeğe tutunmak isteriz.Evet , kaçınılmaz bir biçimde Tanrı’ya yöneliriz; bu dini duygu gereği öyle saftır ve bunu yaşayan ruha öyle bir mutluluk verir ki , diğer bütün yitirdiklerimizi telafi eder.”
·
14 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.