Kitap yahudiler’in en kutsal objesi olan yedi kollu şamdan menorah’ın hikayesini anlatmaktadır. Kutsallığı bilinen ve hazine odalarında muhafaza edilen şamdanın, savaşlar sonrası,Kudüs’ten Roma’ya, Roma’dan Kartaca’ya, Kartaca’dan Konstantinapol'e ve oradan da Kudüs'de bilinmeyen bir mezara bir sır olarak gömülmek üzere taşınması üzerine kurgulanmıştır. Aynı zamanda, daimi sürgüne mahkum edilmiş, gittikleri tüm coğrafyalarda istenmeyen Yahudiler’in kendi kutsal topraklarına kavuşma arzularına dair hiç vazgeçemedikleri ülküleride şamdanın yolculuğuna paralel olarak işlenmiştir. Sürükleyici olsa da bir nevi siyonist propagandası tadı vardır veya belki de direk bu amaçla yazılmıştır. Zweig, yahudilik duygularını bu hikâyede çok net bir şekilde belli ediyor. Yahudilerin hep sıkıntı çektiklerini ve her zaman eziyetlere ve sürgünlere maruz kaldıklarını özellikle vurguluyor. Anlattıkları tarihsel bir gerçek olarak kabul görse de, "acaba bugünlerde İsrail'in Filistin halkına yaptığı zulmü görse nasıl bir tavır içinde olurdu" sorusunu akla getiriyor.