Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Ünlü Eski Ateist Felsefeci Flew
Tipik bir mantıkçı olan Alvin Plantinga, teizmin aslında temel bir inanç olduğu fikrini sundu. Tanrı'ya inanmanın, diğer zihinlere veya algilara (bir ağacı görmek) ya da hafızaya (geçmişe inanmak) inanmak gibi diğer temel gerçeklere inanmakla aynı olduğunu savundu. Bütün bu durumlarda, söz konusu inancın gerçekliğini kanıtlayamasanız da, bilişsel yeteneklerinize güvenirsiniz. Aynı şekilde, insanlar bazı önermeleri (örneğin dünyanın varoluşu) temel olarak, diğerlerini de bu temel önermelerden türetilenler olarak kabul eder. Burada iddia edilen, inanç sahiplerinin Tanrı'nın varlığını temel bir önerme olarak kabul ettiğidir. Thomist filozof Ralph McInerny yaptığı muhakeme ile insanların doğal olayların düzeni ve yasaya benzer karakterleri nedeniyle Tanrıya inanmalarının doğal olduğu sonucuna vardı. O kadar ki, ateizme karşı aksi ispatlanıncaya kadar geçerli gibi görünen bir iddia olarak,Tanrının varlığının neredeyse doğuştan gelen bir inanç olduğunu söyledi. Yani, Plantinga teistlerin ispatlama sorumluluğunu taşımadığını savunurken McInerny daha da ileriye giderek ispatlama sorumluluğunun ateistlerde olması gerektiğini iddia etti! Burada, diğer antiteolojik iddialarımın tersine, ateizm varsayımına dair iddianın teistler tarafından tutarlı bir biçimde kabul edilebileceğine işaret etmeliyim. Bir Tanrı'ya inanmak için yeterli neden sunulduğunda, teistler buna inanarak felsefi bir günah işlemiyorlar! Ateizm varsayımı olsa olsa metodolojik bir başlangıç noktasıdır, varlıksal bir sonuç değil.
·2 alıntı·
298 görüntüleme
Onur Kenan Aydoğdu okurunun profil resmi
Yazık ne zavallıca ama :d yine cevap vermem beklenmeden engel yedim, müthiş sorgulayan adamlar. Boşuna militan ateistler patolojik vakadır demiyorum ya! İlk önce gelip hiçbir gerekçe sunmadan ''Baştan sona çürük argümanlarla dolu bir alıntı.'' yorumunu yazıyor ve ardından Flew'e sırf ateizmden döndüğü için ''samimiyetsiz'' diyor. Kuvvetle muhtemel daha önce hiç sert kayaya çarpmadığı için azının payı verilince hemen R ye takarak süt dökmüş kediye dönüyor. Ben yorumda sadece şu fikirde olanlar dedim, isim vermedim. Üzerine alınması da dahi aşağılık kompleksinin göstergesi. ''Tahmin ettiğim gibi, sizinle argümantasyon yapılmaz. Anca hakaret ve kavga edilir. O da bana uygun değil. Sağlıcakla kalınız.'' nasıl müthiş bir çelişme değil mi :d? ''Baştan sona çürük argümanlarla dolu bir alıntı.'' yazan birisi bir an da analitik bir din felsefecisine dönerek argümantasyon filan demeye başlıyor. Ayrıca Flew'e samimiyetsiz demesi ve alaya alması hakaret değil çaktırmayın! En ironik kısım da şurası olmuş; ''Sadece şu saldırganlığınız bile bu zayıf dayanakları gören tarafınızla yaşadığınız iç çatışmayı ortaya döküyor zaten. :)'' aynen dostum şu saldırganlığımdan ötürü sırf ateizmden döndü diye bir adama samimiyetsiz diyorum, gerekçelendirme yapmadan fikirleri boş,çürük ithamlarda bulunarak çürüttüğümü, argümantasyon yaptığımı sanıyorum ve o kadar saldırganım ki sen yorum yaptığında engellemek yerine adam yerine koyup cevap veriyorum. Ve yine o kadar saldırganımki senden beni engelliyoum. Baya saldırganım. O kadar iç çatışmam var ki fikire tahammül edemediğim için laf söyleyip kendimi avutup engel atıyorum :d , siz bu kafayla nasıl hayatta kalabiliyorsunuz hayret ediyorum, işte doğal seçilim mekanizmasının güvenilmez akılları elemediğinin kanıtı!!
Onur Kenan Aydoğdu okurunun profil resmi
Bugün yapmış olduğum alıntı için yapılan ''Baştan sona çürük argümanlarla dolu bir alıntı.'' yapıcı(!) eleştiriye biraz değinmek istiyorum Öncelikle bu tarz retorikler ile insanların fikirleri çürüttüklerini sanmaları çok acı. Daha en başta cevap veremediğiniz fikirlere ''zırva,çürük,boş'' demeniz fikiri ortadan kaldırmaz sizin cahil bir kimse olduğunuzu ve kendinizi kandırdığınızı ortaya koyar.Beğenmediğin yer varsa ''temellendirmesi'' ile sunarsınız, boş retorik ile değil. Şimdi ben kendim bu alıntıyı analiz edeceğim bakalım sorun nedir? Flew, ilk paragrafta Plantinga'yı örnek vererek Reformcu Epistemolojiden bahsediyor, bu görüşü göre Tanrı inancı insanlardaki diğer temel inançlar gibi var olan bir inançtır. (Aman Allahım Tanrı dedi hadi hemen saldıralım .d) Ben her ne kadar Delilci görüşte olsam da Reformcu Epistemoloji anlayışını yanlış bulmuyorum. Bu ilk paragraftan tilt olan insanın en büyük sorunu kuvvetle muhtemel kendini inançsız sanması. Yani daha doğrusu ''inanmak değil bilmek istiyorum'' gibi bir saçmalığın etkisi altında olup kendisinin inançlara sahip olmadığını düşünmesidir. Bu müthiş bir yanılgı hatta öyle bir yanılgı ki eğer ateizmi böyle bir anlayışa indirgesek çürütmek için felsefe yapmamız yetiyor. Halbuki ateizmin böyle bir derdi yoktur, ateizmin metafiziği, doğaüstünü dışlama derdi bile yoktur. Ateizm sadece Tanrı ile alakalıdır bir fikirdir. Lakin ''yeni/militan'' ateistler sürekli ateizmi rayından çıkarıp ona olur olmadık roller biçiyor ve haliyle ortaya akıllara zarar açıklamalar çıkıyor. Öncelikle şunu söylemek de fayda var ki her şey bir İNANÇTIR, KABULDÜR. Dış dünyanın varlığı, aklınızın güvenirliği, nedensellik, yasaların evrensel olması vs. gibi pek çok inanca sahibiz. (Şuan sizin bu yazıyı okuyor olduğunuz, okurken gerçekten böyle bir yazı olduğunu düşündüğünüz, gözünüze gelen ışınların sizi yanıltmadığı, aklınızın doğru çalıştığı gibi vesaire vesaire). Bu inançlar o kadar TEMELDİR ki sorgulama gereği duymazsın hatta inanç olduğunun farkına dahi varmazsınız. Örnek vermek gerekirse yüksek yerlerde kenarlarda durmaktan kaçınırsınız? Neden? Çünkü düşeceğinize inanırsınız, halbuki bu inancınızı sorgulayıp ''yook canım ne düşmesi'' deyip atlamazsın. O kadar temeldir ki doğruluğundan şüphe bile etmeyiz. Şuan sizinle 1 saat sonra yere bırakılan bir kalemin düşüp düşmeyeceği üzerine bahse girsek her makul insan düşer der lakin bu bir varsayımdır, inançtır! Bir diğer hurafe de ''inanmak değil bilmek istiyorum'' dur. Sanki inanmak bilmekten farklıymış gibi! Böyle bir cümle kuran bir insan bakın tartışmasız epistemoloji cahilidir. Çünkü hangi epistemoloji kitabını alırsanız alın. Bilginin tanımı gerekçelendirilmiş doğru İNANÇTIR! (Cambridge Felsefe Giriş Serisi / Bilgi Teorisi kitabı sayfa 7) Bilmenin ilki şartı inanmaktır. Siz bir şeyi bildiğinizi söyleyip de ona inanmadığınızı söylüyorsanız burada ciddi bir felsefi problem vardır. Bir şeyi biliyorsanız aynı zamanda ona inanıyorsunuz da demektir. Buradan çıkarmamız gereken sonuçta şudur ki ister ateist olun ister teist olun ister puta tapın her şey bir inançtır ve hepimiz temel inançlara sahibizdir. Plantinga da Tanrı inancının bu diğer temel inançlarımız gibi olduğunu söyler. Bunu inkar etmek ne mümkün şimdi size bunun delillerinden bahsedeyim; Pek çok yapılan bilimsel araştırmalarda insanların doğuştan doğaüstü bir varlığa inanma özelliği olduğu keşfedildi hatta bu özellikler sadece bebeklerde ve çocuklarda da değil yetişkin olan ve kendisini ateist olarak nitelendiren insanlarda bulunuyor. Yapılan bilimsel çalışmaları ve makaleleri araştırmak için bu videoyu izleyin ve açıklama kısmındaki makaleleri okuyunuz; youtu.be/EIf9s2UytY8 Diğer yandan her ne kadar Tanrıya inanmadıklarını söyleselerde her insan metafiziksel kabulleri barındırır. En basitinden herhangi bir şeye bunun nedeni nedir diye soruyorsanız siz metafizik bir açıklama arıyorsunuzdur çünkü nedensellik ilkesi , neden dediğimiz şey en başta metafiziktir. Bizim neden sorusunu sormamız bile mekanik açıklamalarla yetinmediğimizi gösterir. Bunu anlamanız için size bir örnek vereyim; Cüzdanınız kaybolduğunda bunun birinin aldığını mı düşünürsünüz yoksa kör kütük doğal süreçler sonucunda kendiliğinden yok olduğunu mu? Hepiniz cüzdanın kendi kendine kaybolamayacağını bilir ve bu olayın arkasında bilinç, irade, neden, anlam arar halbuki bunların hiçbiri MEKANİK bir beklenti değildir. Tam da Tanrı inancında olduğu, beklendiği gibi aranan özelliklerdir. Şimdi hem doğuştan içimizde bulunduğu bilimsel araştırmalarla desteklenen hem de temel inançlarımızla desteklenen, beklentilerimizle örtüşen Tanrı inancı nasıl temel inanç olmadığı, doğal bir inanç olmadığı söylenebilir?? 2.paragraftaki ''Thomist filozof Ralph McInerny yaptığı muhakeme ile insanların doğal olayların düzeni ve yasaya benzer karakterleri nedeniyle Tanrıya inanmalarının doğal olduğu sonucuna vardı.'' görüşünde nasıl bir çürüklük olabilir? Yasaların evrenselliği ve düzenin varlığı Tanrı inancının doğal kılınmasına yetmeyecek de ne yetecek? Bu asırların Teleolojik Argümanı, buna çürük demek ciddi manada cahil cesareti gerektirir. Yasaların evrenselliğinin (ki bu temel bir inançtır) Tanrı inancını doğal kıldığı görüşünü isterseniz kendisi naturalist olan felsefeci Norman Swartz'dan dinleyelim; “Evrende muhtemelen 10 üzeri 60’dan fazla elektron vardır ve bunların tamamının tam olarak aynı elektrik yüküne sahip olduğunu varsayabiliriz. Her ne kadar aynı sıradaki beş arabanın kırmızı olmasını tesadüf olarak değerlendirmeye hazır olsam da, 10 üzeri 60 cismin tam olarak aynı elektrik yüküne sahip olmasını benzer şekilde tesadüfle açıklayabilir miyim? …Yapabileceğimiz bir şey derince yutkunmak ve şunu söylemektir:... ‘Hiç, ama hiçbir şey bu gerçeği açıklamamaktadır.’ Bunu söyleme durumuyla karşı karşıya kalan bir sürü insan karşımızdaki dünyanın tesadüfiliğini tamamen fantastik bulur: Eğer bunun tamamını Allah tasarlayıp bu sayısız parçacıkların nitel olarak aynı olmasını sağlamadıysa, o zaman bir şey bunu açıklamalıdır. 10 üzeri 60 cismin hepsinin özelliklerinin aynı olması sadece bir tesadüf olarak kabul edilemez.”(Norman Swartz, The Concept of Physical Law, Cambridge University Press, New York, 1985, s. 203-204.) Gördüğünüz üzere yasaların evrenselliği gibi bir mucize ateist felsefecileri bile Tanrı inancına meyletmeye yöneltiyor! 2.paragrafın sonunda da ateistlerin ispat yükümlülüğü olduğu iddia ediliyor. Ne yani? Yok mu :d? Bunu ateist din felsefecilerine sormak ister misiniz? Elbette en başta onlar ''ateistlerin ispat yükümlülüğü yoktur'' gibi bir iddiaya karşı çıkacaktır çünkü herkes neyi iddia ediyorsa iddia ettiğini ispatlama, gerekçelendirme durumundadır.Hele ki yokluk varlığa nazaran çok daha radikal ve büyük ve iddiadır. Bu yüzden elbetteki ateistlerin daha büyük ispat yükümlülüğü vardır ki Klasik ateistler bunun zaten farkındadır ve argüman üretmektedirler... Peki son paragrafta nasıl bir çürüklük vardır? ''Bir Tanrı'ya inanmak için yeterli neden sunulduğunda, teistler buna inanarak felsefi bir günah işlemiyorlar! Ateizm varsayımı olsa olsa metodolojik bir başlangıç noktasıdır, varlıksal bir sonuç değil.'' Tanrıya inanmak için yeterli neden varsa inanmak felsefenin ve aklın gereği değil midir? Bundan nasıl çürüklük olabilir? Hele ki din felsefesi literatüründe 200e yakın Tanrı varlığına dair argüman varken! (Bknz; Over 100 Arguments for the Existence of God, youtu.be/Qi7ANgO2ZBU) Hele ki Hassas Ayar, Bilinç , Olumsallık gibi argümanlar din felsefesinde ateistlere kök söktürürken nasıl Tanrı'ya inanmayalım? Flew'in dediği doğru ateizm varılacak bir son durak değildir, olsa olsa başlangıçtır. her şeyi açıklamak ve son durak olmak zaten DİNİN iddiasıdır ateizmin değil! Ateizmin böyle bir iddiası olmadığı gibi, böyle bir role de girişemez de! Aklı başında hiçbir ateist din felsefecisi ateizmin nihai, kaçınılmaz sonuç olduğunu iddia etmezken bu ateizmin yüz karalarına ne olur? Her kelimesi kelimesine ateist din felsefecilerinin sözleriyle bile desteklenecek , felsefi açıdan gayet doğru olan böyle bir metne ''Baştan sona çürük argümanlarla dolu bir alıntı.'' yorumu yapmak için epey ahmak olmak lazım. Buradaki ahmak kelimesini hakaret veya aşağılama için değil, gayet analizsel bir süreçten edindiğim bir sonuç olarak ortaya koyuyorum..
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.