Merhaba. Hüseyin Nihal Atsız'ı okulda tarih derslerimizden, bugün okuduğumuz kitaplardan neredeyse hepimiz biliriz. Çok uzun zamandır kalemiyle tanışmak istiyordum ama önyargılarım nedeniyle hep erteledim fakat artık önyargısız bir şekilde okumaya ve değerlendirmeye hazır hissettiğim geçen hafta okudum, bitirdim. Aslında çok uzun yorum yazar, çok şey söylerim ya da söylemek isterim ama çok uzatmayacağım. Çünkü düşüncelerim tartışmaya ve dallanıp budaklanmaya çok müsait. Atsız'ın cumhuriyet döneminde ki dünya görüşü nedeniyle önyargılarımız oluşmuştu ama bu kısma yüzümü dönerek yazarı sadece bir yazar ve kitabını da edebi anlamda okuyup değerlendirmek istedim lakin olmadı. Atsız'ı sevmedim. Sebebi şu ki; "Çok genç bir kadın hatta bir kızdı", "İlahi bir kadına ya da kıza duyulan aşk..." gibi cümleleri aşırı rahatsız ediciydi. İki örnek vermek istedim ama birçok sayfada rastlayabilirsiniz bu gibi vurgulara.(Kadın nedir? Kız nedir?) Bu cumleler üzerinde tabii ki durmayacağım herkesin ne demek istediğimi anladığını düşünüyorum. Atsız 1905-1975 yılları arasında yaşamış bir yazar belki O yılları gözönüne aldığımızda yazarın bu zihniyetini tolere edebilirdim ama günümüzde de hala "kadın mıdır kız mıdır" naralari atıldığı için bunu görmezden gelmem, tolere etmem mümkün değil. Bu hayli önemli bir konu ve kitabın diğer yönleriyle ilgilenmeme engel oldu diyebilirim. (Hiçbir fikrim olmadığı anlamına gelmiyor.) Bundan dolayı Ruh Adam kitabının içeriğine hiç değinmeyeceğim, hikâyenin güzel olup olmadığı pek de önemli değil şu durumda. Yıllar yıllar önce yaşamış Atsız zihniyetini de ve bugün hala Atsız zihniyetine sahip olan günümüz insanlarını da reddediyorum. Hep de reddedeceğim. Atsız severlere saygı duyuyorum lakin benim sevmem mümkün değil. Söyleyeceklerim kısa bir şekilde bu kadar. Ufkumuzu açacak, zihinlerimizi aydınlatacak kitaplarda buluşmak dileğiyle. Kitapla kalın .