Neredeyse herkes bilimkurgu filmlerini
sever. Bu alabildiğine özgür zihin
jimnastiği, gerçekten de günlük hayatta
karşılaşamayacağımız “uçuk” olasılıkları, etkileyici bir görsellik
ve çoğu zaman da aksiyonla bize sunar.
Fakat bu satırları okuduğunuza göre
bilimkurgunun büyüsünü takdir etmekle
kalmayıp temelindeki gerçekliği de merak ediyorsunuz. Filmlerde başka gezegenlere çoktan yerleşip koloniler kurmuş olsak da gerçekte bunun epey gerisindeyiz. Diğer yandan geçtiğimiz günlerde yaşanan önemli bir gelişme, bence bir kilometre
taşı olarak insanlık tarihine geçti. Evet
Mars helikopteri Ingenuity’den (Azim)
bahsediyorum. Uzayın keşfindeki en büyük
engellerin başında mesafelerin uzak olması
var. Uzay ölçeğinde burnumuzun dibinde
diyebileceğimiz Mars’a ulaşmak bile 7 ila
9 ay arası bir zaman gerektiriyor. Daha
uzaktaki gezegenler ise tamamen başka
bir konu. Bu zorlu mesafeler, keşfetme
isteğimizi engellemeye yeterli değil elbette
ama insanlı görevler için ciddi bir problem
teşkil ettiği de ortada.
Mars’a indirdiğimiz helikopterin gezegen
üzerinde uçarak gözlemler yapması
ise gezegen araştırmalarına yeni bir
boyut katmış oldu. Bunu ilk seferinde
yapabilmemiz, yakın gelecekte çok daha
gelişmiş dronlarla başka gezegenlerde
de keşif görevleri yapılacağının işareti
sayılabilir. Araştırılacak gezegenin
atmosferik özelliklerine göre tasarlanacak
bu dronlarla, sadece 20-30 yıl içinde
Güneş Sistemimize ait şaşırtıcı keşiflere
tanık olacağımızı düşünüyorum. Belki de
gezegen dronları, 21. yüzyıl başında Mars’a
kurulabileceği söylenen şehir için atılan
adımlar arasında en önemli olanıydı ve
muhtemelen yeni bir dönemin başlangıcı
oldu.