Gönderi

20.3.1923 günü Konya Türk Ocağı'nda gençlerle konuşmasından: Arkadaşlar, bir ulusun namuslu bir varlık, ve saygıya değer bir yeri olması için, o ulusun yalnız bilgin ve teknikçi olması yeterli değildir.Her bilimin, her şeyin üzerinde bir özgülüğü olması gerekir ki, o da o ulusun belli ve olumlu bir özyapıya sahip bulunmasıdır. Böyle bir özyapısı olmayan bireyler ve böyle bireylerden bileşmiş uluslar hiçbir dakika gerçek bir devlet kuramazlar. Böyle uluslar birer fesat ocağı olurlar. Benim bildiğime göre ülkemizde çok yıllardan beri açılmış ve bugün de kutsal ateşlerle yanan, ve alevi ona her bağlı bulunan yürek ve vicdanı aydınlatan Türk Ocaklarının temel amacı ulusa böyle olumlu bir özyapı vermektir. Türk Ocakları ulusun kültürü üzerinde önemli etkiler yapmalıdır. Aslında bunu yapıyorlar ve daha çok yapacaklardır. Biz ulusçuluk düşüncelerini uygulamakta çok gecikmiş ve çok gevşeklik göstermiş bir ulusuz. Bunun dokuncalarını çok çalışmakla gidermeye çalışmalıyız. Bilirsiniz ki, ulusçuluk kuramını, ülküsünü çözülmeye götüren kuramların dünya üzerinde uygulama alanı bulunamamıştır. Çünkü, tarih, olanlar, olaylar ve gözlemler hep insanlar ve uluslar arasında, hep ulusçuluğun egemen olduğunu göstermiştir ve ulusçuluk ilkesine karşı olan büyük ölçüde edimli deneylere karşın yine ulusçuluk duygusunun öldürülemediğini ve yine güçlü olarak yaşadığı görülmektedir. Özellikle bizim ulusumuz, ulusçuluğundan aymazlığın çok acı cezalarını gördü. Osmanlı İmparatorluğu içindeki çeşitli uluslar hep ulusal inançlara sarılarak, ulusçuluk ülküsünün gücüyle kendilerini kurtardılar. Biz ne olduğumuzu, onlardan ayrı ve onlara yabancı bir ulus olduğumuzu sopa ile içlerinden kovulunca anladık. Gücümüzün arıklığa uğradığı anda bizi küçük gördüler, aşağıladılar. Anladık ki, suçumuz kendimizi unutmaklığımızmış. Dünyanın bize saygı göstermesini istiyorsak önce bizim kendi benliğimize bu saygıyı duygu ile, düşünce ile, edimli olarak bütün iş ve davranışımızda gösterelim: bilelim ki, ulusal benliğini bulmayan uluslar başka ulusların avıdır. Ulusal varlığımıza düşman olanlarla dost olmayalım. Böylelerine karşı bir Türk ozanının dediği gibi: Türküm ve düşmanım sana kalsam da bir kişi diyelim. Düşmanlarımıza bu gerçeği anlattığmız gün, inanımıza, ülkümüze, geleceğimize yan bakan her bireyi düşman saydığımız gün, ulusal benliğe uzanacak her eli sertlikle kırdığımız, ulusun önüne dikilecek her engeli hemen devirdiğimiz gün, gerçek kurtuluşa ulaşacağız. Ve sizler gibi aydın, kesin kararlı, inanlı gençler desteğinde bu kurtuluşa ericeğimize güvenebiliriz. (ASD II, 1952, s. 143-144)
Sayfa 124-125-126 türk dil kurumu yayınları, 1981Kitabı okudu
·
166 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.