Gönderi

416 syf.
9/10 puan verdi
Yazdığı türde hakkını veren ve en iyi kalemlerden biri Monica McCarty. En sevdiğim özelliği de gerçekte yaşanmış olaylardan beslenerek kitaplarına konu ediniyor oluşu. Kurgu içine yedirip bize bambaşka bir dünyanın kapılarını aralıyor. Yazarın oluşturmuş olduğu kurgu dünyasındaki her bir olay okuyanı içine çekiyor her bir karakter de kendine bağlıyor. Hani ne yazda tereddüt etmem, sırf Monica McCarty yazdı diye alır okurum. Ağırdan alarak okuduğum Campbell üçlemesi'nin ikinci kitabının yorumunu nihayet spoilersiz bir şekilde paylaşmış olacağım. Kaç kere yazdım sildim sayamadım ama çok fazla spoiler vermemek için kendimi epey kasmış olabilirim. Favori yazarımın en merak ettiğim kitaplarından biriydi İskoç Sürgünü, bundan belki hem uzun vadeye yayıp okudum hem de yorumu bu kadar geç paylaşmış oldum. Tabi havaların sıcaklığı da eklenince biraz tembellik de etmiş olabilirim. Patrick MacGregor ve Elizabeth Campbell'in yaşayacağı aşk hikâyesine şahit oluyoruz bu kitapta. Karşılaşmaları ise biraz kalp kıran bir ana denk geliyor. Elizabeth güzel bir kadın olsa da kekeme oluşu onun hayatını zorlaştıran bir durum ve bundan dolayı evlenmek niyetiyle yan yana geleceği kişilerce aşağılayıp kalbi kırılmış. İşte öyle bir anda kahramanımız Patrick husumeti olan klanın varisi olan bu güzel kadına karşı kayıtsız kalamayarak yardımda bulunuyor. Daha sonra da yolları farklı bir zamanda birleşmek üzere ortadan kayboluyor. Kızın ceyizi - ki o zamanlar kadının çeyizi çok önemli bir etkendi evlenmek için ve erkek unvanı olsun olmasın kadının çeyizi için evlenip kendi toprağını gelecek meblağ ile kalkındırabiliyordu.- hatırı sayılır bir büyüklükte parası ve topraga sahip. Bundan dolayı kusur sayılan kekemeleğini görmezden gelerek evlenmek isteyenler oluyor-du. Patrick de o kişilerden biri. Tabi ava giderken avlanma deyimi bu kitapta da var. Zaten etkilenmiş olduğu dilberi ayartmak ve evlenmeye ikna etmek zor olmadı. Yani, bir nevi. MacGregorlar ve Campbell Klanı arasında husumet var. Bundan dolayı da uzun yıllar kaçak olarak yaşamak zorunda kalıyorlar. Bizim esas eleman da bu duruma dur demek istiyor. Bunun için de fedakarlık yapmak zorunda kalacak olsa da... geri durmayarak kararını veriyor. Campbell varisi Elizabeth'in çeyizi aklına düşüyor, evlenme fikri cazip geliyor. Deyim yerindeyse, Midyat'a pirinç için gidecekken evdeki bulgurdan olacağını tahmin etmiyor. Elizabeth'in ona aşık olmasını beklerken kalbi ona bir ders vererek güzel duyguları yaşayacaktı. Tabi her şey basit değildi elbette. İkilinim vereceği çetin mücadeleleri, önlerinde uzanan sınavları olacaktı. Her zorluk sonrasında bir adım daha birbirlerine yaklaşıyor olmaları ise kaderin - ya da yazarın diyelim biz ona- cilvesiydi. Elizabeth her durumda daha da güçlenerek kendine güveni artan bir karakter oldu, zira hayatındaki olan erkekler kendilerine koruyucu görev edinip onu kollamış olsalar da altından kalkamayacağı bir şey yoktu. Ehe aşk ile sınanmak da buna dahil. Ben Elizabeth'i sevdim, bana daha gerçekçi geldi. Kararları, duruşu, tavrı gerçek anlamda onu kendime yakın hissettirti. Monica McCarty gerçek anlamda iyi yazarlardan biri. Bu öyle hava civa olsun diye söylediğim bir söylem değil. İlk okuduğum kitabından son okuduğum kitabına kadar beni asla şaşırtmıyor. Çok yükseldiğim zamanlarda bile beklentimi karşılıyor. Kurgusu, karakterleri, ortaya koymuş olduğu dünya sizi kendine hayran bırakıyor. Kitap hakkinda fazla gevezelik ermeyeceğim zira spoiler verip tadınızı kaçırmak istemem. Tansiyonu yüksek, macerası dinmeyen ve aşkı eksik olmayan bir kitaptı benim için. Türü seviyorsanız ya da denemek istiyorsanız yazarın kalemiyle mutlaka tanışmalısınız.
İskoç Sürgünü
İskoç SürgünüMonica McCarty · Nemesis Kitap · 2017289 okunma
·
150 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.