Bazen ne yazacağını bilmeden öylece oturuyordu. Kafasındaki kargaşadan seçmesi gerekenleri seçemiyor, bu yetmezmiş gibi tüm kargaşayı kalemden dışarı fırlatmak istiyordu. Bu kargaşanın kafasında olmasının bir sebebi olduğu kanaatindeydi. O hâlde neden içinden sadece bazılarını seçip kağıtta bir yer sahibi olmalarını sağlamalıydı?
Nihayetinde o yazmadıkça bu karalama gibi gözüken karmaşık düşünceler kimsenin zihnine ulaşmayacaktı. Kimse onun bir sonraki kelimesini bilemeyecekti. Bir yere yazana kadar düşünceleri onundu, bir yere yazdıktan sonra ise düşüncesi artık herkese ait olabilirdi.