Gönderi

Into The Wild / Özgürlük Yolu İnceleme(Bilge Kepir)
Ah ne acı; hayatın bize verdikleriyle yetinmek… Kendimizce anlamaya çalışmak, sahte kimliklerimizle burada böylece her gün itaat ederek, boyun eğerek, teslim olmak zorunda olduğumuzu bile bile yaşamak… Kendimizi güvende hissetmek için, yabancılaşmak biraz daha ve biraz daha… Komşularımızdan ve insanlardan saklarken pencere camlarının önüne taktırdığımız demir parmaklıklarla evimizi, arkasına özgürlüğümüzü, benliklerimizi hapsetmek, yalnızlaşmak… Saçma sapan bir korunma hissi… Bir türlü sadece kendimiz olamayışımız... Olmak istediğimiz, olduğumuz ve olacağımız insan arasında sıkışıp kalmak... Kendimiz olma becerisini kazanamamak hiç veya kaybetmek günden güne biraz daha... Yaşamak ve var olmak için başkalarından izin almayı bekleyip durmak… Özgürlüğün evet yada hayır dan ibaret olmadığını, sadece kendimizi şekillendirme, üretme ve yaratma deneyimi olduğunu öğrenemeyişimiz yıllarca… İsteme, merak etme, çaba gösterme, tek basına iş yapabilme, en önemlisi sevme yetilerimizi yitirişimiz… Hiçlik duygusuyla psikolojik ölüler haline gelişimiz… Sıradan insan olmak için bütün gücümüzle savaşmamız… Yaşamın ne olduğunu, nerede bulunacağını bile bilmeden, neye sarılacağımızı, neye tutunacağımızı, neyi sevip neden nefret edeceğimizi, neye saygı duyacağımızı, neyi aşağılayacağımızı bile bilememek... Gitgide kötüleşmek… Biz birbirimizden nefret ediyoruz çünkü korkuyoruz. Korkuyoruz çünkü birbirimizi tanımıyoruz. Tanımıyoruz çünkü birbirimizle ilişkimiz yok, çünkü hepimiz ayrı dünyalar var sanıyoruz ve farklı dünyalarda yaşıyoruz…Yaşama, doğaya bu denli ilgisiz kalmamızın acısını yaşamlarımızla ödüyoruz. Yaşamadığımız hayatlarımız için hepimiz suçluyuz. Biz hep daha az seviyoruz her şeyi, ama sevilmek için çırpınıyoruz. Denizleri severken dalgaları sevemiyoruz, uçmayı severken düşmeyi kabullenemiyoruz…
·
106 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.