SPOİLER İÇERİR
Her şeyden önce yazarın zekasına hayran kaldım... Böyle bir roman yazmak gerçekten çok fazla bilgi sahibi olmayı ve ustalık ister. Merak ede ede okudum, heyecan hep doruktaydı.
Kitabın ne anlattığına gelecek olursak; Robert Langdon yakın bir arkadaşının çağrısı üzerine konferansa gider, ama çağıran arkadaşı değildir. Arkadaşının eli kesilir ve konferansın yapıldığı yere gönderilir. İşler bundan sonra karışır.
Mal’akh bu sembolün ortaya çıkmasını isteyen kötü biridir, bu sembolle şeytanların arasına karışacağını düşünür. Bu sembolün ortaya çıkması için de piramitin parçalarının bir araya gelmesi gerekir. Çünkü piramit bu sembol için bir haritadır. Piramitin parçaları da Robert’in elindedir. Arkadaşı Peter koruması için ona vermiştir.
Kitapta en çok şaşırdığım olay ise Mal’akh’ın Peter’ın oğlu çıkması. Hiç beklemiyordum, bayağı şaşırdım. Peter oğlu hapse düşünce akıllansın diye onu çıkarmaz. Mal’akh da babasından intikam almak için bu yolu seçer. Kendi anneannesini bile bu yolda öldürür. Teyzesi Katherine’yi bile öldürmek ister.
Ama başarılı olamaz. En sonunda kendisi ölür. Ve kitapta aranan sembol ise Tanrı’dır. Ve bu Tanrı ayrı bir varlık değildir. İnsanın içindedir. O ulaşmaya çalışılan sembol aslında içimizdedir.