Gönderi

168 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
İncelemesini yaptığım bu kitap Nihan Kaya'nın üçlemesi (Bütün Çocuklar İyidir, İyi Aile Yoktur, İyi Toplum Yoktur) arasında okuduğum sonuncusuydu. Kaya, ailede ve toplumda normalize edilmiş ne varsa sonuna kadar meseleyi irdeliyor. Meselenin iç yüzünü, asıl var olma sebebini gözler önüne seriyor. Her şeyden önemli gördüğü o çocuğu\ çocukluğu ( hem reel olan hem de iç dünyamızdaki çocuğu) toplumun her türlü istismarına açık hale getiren durumun alt dinamiklerinin ailenin içerisinde başlayan istismarlarla oluşturulduğunu İyi Aile Yoktur kitabında olanca açıklığıyla gözler önüne sermişti. İyi Toplum Yoktur kitabında ise ailenin çoğu zaman farkında dahi olmadan toplumun istismarına nasıl bir aracı rol üstlendiğini görüyoruz. Hayatımızda bizlere " kanıksatılan" her bir davranış biçiminin aslında nasıl da zorbaca bize dayatıldığının farkına varmaya başlıyoruz, bu kitapla. İyi Toplum Yoktur' da " törenleri" toplumun, bireyin hayatına müdahale edebilmesinin bir kapısı olarak görüyor. Ve bu törenleri yapmak ile sonuna kadar açılan o kapıdan içeri giren yığınların sizin hayatınızda sizin kararlarınıza müdahale etmeye, kendi kararlarıyla sizleri yönlendirmeye, yaşamınız üzerinde " tepinen" o yığınların içindeki her birine söz hakkı vermeye izin vermiş oluyorsunuz. Evet, bakalım Kaya ne diyor: "Törenler toplumun bireylere dayatmak istediği anlayışları biçimselleştirirler. Sünnet, nikah, düğün, kına törenleri erkek çocuğu, gelini , damadı toplum karşısında bir " alt" olarak bize duyururlar. Amaçları toplumun gücünü ve birey olarak toplum karşısındaki acziyetimizi duygusal ve zihinsel anlamda pekiştirmemizdir." "Çok güzel bir şeymiş gibi görünen bu törenler daha doğrusu bize öyle lanse edilen gelinlik, çok güzel dekore edilmiş salonlar, çok iyi dekore edilmiş sofralar; vuku eden şeyin gerçekte ne kadar çirkin olduğunu öğretmeye yarıyor sadece ." diyor. Ve bu yargısına örnek teşkil edebilecek bir öyküden bahsediyor: Piyango (The Lottery) . Ve bende Kaya' nın bu yargısına örnek teşkil edecek olan yönetmen Ari Aster'ı filmi Midsommer' dan bahsetmek istiyorum. Kısaca öykü ve filmin bahsini yapıp incelememe son vereceğim. (Film ve öykü spoiler içerir.) Piyango' da köyün geleneksel etkinliği olan piyango çekilişi her sene aynı tarihte aynı detaylar gözetilerek yapılıyor. 27 Haziran sabahı bulutsuz ve güneşli bir yaz günü insanın içini ısıtan sıcaklığı ile çiçeklerin rengarenk ve otların yemyeşil olduğu bir gün. Köy halkı saat 10 civarı toplanmaya başlıyor meydanda. Öykünün ilerleyiş biçimi insanda güzel bir şeyler için toplanıldığı hissini yaşatıyor. Fakat bu olumlu duygu piyangoyu tutturan kişinin korkulu tepkisi ile sarsılıyor. Piyangonun köy halkından her sene birinin taşlanarak öldürülmesi anlamına geldiğini öykünün sonunda anlıyoruz. Midsommer (Ritüel) filmi de neredeyse bu öykü ile aynı formatta ilerliyor. Bir grup genç üniversitelinin çıkmış oldukları geziye eşlik ediyoruz. Olağan bir gün aydınlık ve berrak, bir yaz günü yeşil ve sıcak, beyaz giyinimli yetişkinler ve çocuklar etrafta koşuşturma içerisindeler. İsveç'te bir kasaba kendini özel bir güne hazırlamakta. Yerel Pagan kültürüne sahip bu insanların birer avı haline geleceklerinden habersiz olan bu genç grup kendilerini olanca farklılık ve tuhaf ilişkiler içerisinde bulan bu kasabadaki yerel törende eğlence için yerlerini alırken kurban edileceklerinden haberi olmayan bu törene misafirlik ettiklerini düşünmektedirler. Şüpheli ve tuhaf davranışlar, aralarından birer birer eksilen arkadaşlar işin gizemli ve korkutucu yanının yavaş yavaş ortaya çıkması ile başlayan bir gerilim... Ve farklı farklı hallerle sunaklara arz edilen yeni tür kurbanlar...Her yıl tekrar edilen bir ayin Ritüel. *** Evet törenlerin acımasızlığı ve korkutuculuğunu örtmeye yarayan her türlü olumlu imgeleme filmde ve öyküde en nihayetinde konumuza dönecek olursak törenlerimizde de haylice mevcut. Bu olumlu imgeleme arkada yatan sapkın ve sapık zihniyeti bir tül gibi örtmeye ve onu silikleştirmeye çalışıyor ve bundada başarılı oluyor. Ritüellerin ve törenlerin o toplum tarafından süregeleğen bir adete dönüşmüş olması, sorgulamaya kapatılması, "Bunlar hep vardı." denmesi , hepsinden de öte bunları terk etmeyi ahmaklık olarak görmeleri ve işin sonunun kötüye varacağı inancı malesefki bu halleri sürdürmeye devam ediyor. Kendimize ait bir şey yaratabilmek için görünmez meçhul o gücün hayatımızı şekillendirmesine, kendimizi gerçekleştirme yolunda önümüze koyduğu her bir dayatmaya HAYIR demeliyiz. Keyifli okumalar...
İyi Toplum Yoktur
İyi Toplum YokturNihan Kaya · İthaki Yayınları · 20192,998 okunma
·
102 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.