Herkese merhaba arkadaşlar. Ahh Martin Eden nasıl buruk bir hisle kitabı bitirdim bir bilsen.. Kitabı kapattım ve sana sımsıkı sarılmak istedim böyle olmamalıydı, tam her şey yoluna girmişken bu şekilde bir ruhun çöküşüyle bitmemeliydi dedim. Ama tabi ki böyle de olabiliyor, her zaman hayat toz pembe olmuyor, mutlu sonla bitmiyor çoğu şey mesela. Neyse çok uzatmadan kitabın biraz içeriğinden bahsetmek istiyorum. Dikkat spoiler içerir!!!!! Martin Eden genç bir denizcidir. Kendi ayakları üzerinde durmak zorunda kalan bu yüzden eğitimini tamamlayamayan, doğru düzgün İngilizce bile konuşamayan hayattın sillesini yemiş biridir. Bir gün sokakta hayatını kurtardığı zengin bir gencin onu evine davet etmesiyle hayatı değişir. Hayatını kurtardığı gencin kardeşi olan Ruth'a aşık olur. Ruth'un "Bay Eden" demesi Martin'i çok heyecanlandırır çünkü kimse ona "Bay" şeklinde hitap etmemiştir. İşçi sınıfından gelen Martin için Ruth erişilemez biridir. Çünkü o entelektüel bir sınıfa mensuptur, zengindir, eğitimlidir, kendini ona asla layık göremez. Bu yüzden de aralarında ki bu uçurumu kapatmak için gece gündüz kitap okur, kütüphanelerden çıkmaz, matematik, felsefe, dil bilgisi çalışır. Ruth'a giden yolun yazar olmaktan geçeceğine inanan Martin sürekli yazar, uykusundan feragat eder ama bu ona zor gelmez çünkü sonunda Ruth ile kavuşmak vardır. Bu arada Martin ve Ruth nişanlanmıştır. Yazdığı için artık denizcilik de yapamaz ve ekonomik olarak tam bir çöküştedir. Yazdıklarını dergilere gönderebilmek için takım elbisesini ve de bisikletini tefeciye verir. Martin tüm bunları yaparken Ruth'un onun hayallerine inanmaz ve onu sürekli para kazanabileceği bir işte çalışması için ona baskı kurar tek istediği koluna takıp kocasıyla hava atabileceği birine sahip olabilmektir. Ama martin hayallerinden vazgeçmez, dergilerden gelen negatif geri dönüşleri umursamaz ve günün birinde hayallerinin gerçek olacağına inancını kaybetmez. Bu sırada Martin'in adı sosyalist diye çıkar ve Ruth Martin'den ayrılır. Gerçekten Martin'i ne kadar sevdiysem Ruth'un bu bencilliğinden ve anlayışsızlığından o kadar nefret ettim. Günün birinde Martin bütün o hayallerine kavuşur, çok tanınan bir yazar olmuştur ve çok zengindir. Ama o eski Martin artık yoktur. Fiziksel olarak çok sağlıklı olmasına rağmen ruhu çok hastadır. Martin artık toplumsal olarak kabul gördükten sonra herkes onu yemek davetlerine çağırır ve Martin içten içe aç olduğumda neden çağırmadınız? şimdi zaten istediğimi yiyebiliyorum şimdi buna ihtiyacım yok isyan eder. O entelektüel tabakayı çok gözünde büyüttüğünü, aslında dışarıdan çok parlak ama içlerinde korkudan ve cesaretsizlikten, bencillikten başka bir şey olmadığını görür. Ne eski işçi sınıfına ait olabilir ne de şuandaki halinden memnun olabilir. Tam anlamıyla araftadır. Gittikçe kalabalığa, insanların daha fazla saçmalamasına tahammül edemez kendini her şeyden soyutlar ve .... Belki de kitabı bu kadar çok sevmemin nedeni bir yandan da yarı otobiyografik bir eser oluşundandır. Burada incelememe son veriyorum kendinize iyi bakın...

Martin EdenJack London · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202392bin okunma

··

92 görüntüleme

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.

Gönderi

Seher Demir