Romeo aylarca peşinden koştuğu, uğruna onca yaş döktüğü , odasından çıkmadığı, her gittiği yerde ona deli gibi aşık olduğunu söylediği Roseline'ı , balo da Juliet'i gördüğü anda unutuverir . Hatta kendisi bu ana dek hiç aşık olmadığını söyler ve hemen sonrasında o çok ünlü olan balkon konuşmasını yapar . Kısa sürede de kilisede evlenirler. Kendi düşünceme göre yalnızca yüzünü görüp birine aşık olmak, tüm hayatını ona feda edebileceğini söylemek ne hoş bir düşünce ne de mantıklı . Çünkü birkaç kez görmekle sevilen biri yalnızca bedeni için, yüzü için seviliyordur . O kişinin neleri sevdiği, nelerden hoşlanmadığı, hayata bakış açısı, düşünceleri, karakteri bilinmeden sevmek bir heykele aşık olmaya benziyor . Elbette dış görünüş önemli fakat bu önemli diye gerçek sevgiyi , sadakati getirecek olan iç güzelliği de unutmamak gerekiyor .Victor Hugo'nun sözü benim bu konuda ki görüşümü açıklıyor :
Sadece bedenleri, şekilleri, görüntüleri sevenlere ne yazık. Ölüm her şeyi yok edecek. Ruhları sevmeyi deneyin.”
Düşman iki ailenin çocukları bribirine aşık olurlar ve kaçarlar bir türlü kavuşamazlar . Sayısız ulusların hikayesinde görebileceğimiz kadar sıradan olan bu hikayeyi özgün kılan hikaye değil William Shakespeare'in muhteşem anlatımıdır . Onun o eşsiz , özgün dili : kitabı şaheser yapan budur aslında.
En sevdiğim karakter Rahip Lawrence oldu . Görmüş geçirmiş , gerçekçi tutumuyla ve de iyi kalpliliğiyle en sevdigim karakter olmasını sağladı .
Kitabın öğrettiği ders nefretin boşuna olduğu , var olan sevgiyi de yok edeceğiydi .
Defalarca duyduğumuz : Romeo neden sen Romeo'sun ? gibi cümlelerin artık nereden geldiğini bilmek, bu ünlü aşk hikâyesini okumak, aynı zamanda kendinize birşeyler katmak istiyorsanız okuyun derim . Verimli okumalar dilerim.