Farklı bedenler, şüphesiz benzerliği yaratır. Çünkü insan, üzerine kendi benzerini de atmadıkça nasıl bulabilir kendini ötekinde? Ve şenle ben arasında bizi ayıran bu ince tabaka olmayacak mıdır her zaman?
Senin bende kendini seyretmen, ben de sana kendimi yansıtabilsem, bu düşler alanımızı sınırsızlaştırıyor. Ama ben senin imgelerini saklıyorsam ve sen de benimkileri bana vermekten kaçınıyorsan bu senin benliğin olan hapishanedir. Sana duyulan aşk felçtir. Bizim içiçe geçmiş seraplarımızın hareketli evreni, senin dünyanın parlak çerçevesi olur. Karşılaşmalarımızın pusu, güneşi perdeleyen ya da ufku kapatan bulut... (Sf.12-13)