Japon modernleşmesini konu alan Bahar Karları, Bereket Denizi serisinin ilk kitabı. Yazar, serinin son kitabını yazdıktan sonra Japon intihar yoluyla, harakiri yaparak yaşamına son veriyor. Yazarın intiharı ile kitabın konusu aslında birbirine çok paralel. Modernleşip özünü unutan Japonya'yı Mişima eleştiriyor ve ölümün yüceliğini savunuyor. Son kitabı yazıp hemen intihar etmesi oldukça sansasyonel görünse de aslında kitabı okuyunca yazarın düşünceleri ile tutarlı bir eylem olduğunu da görüyoruz.
Japon modernleşmesi tarihsel bir anlatı şeklinde karşılamıyor bizi. 1912 yılında geçen bir trajik bir aşk öyküsü aslında. Aristokrat bir ailenin çocuğu olan Kiyoaki ile yine üst sınıf bir ailenin kızı Satoko'nun gurur ve aşk, hırs ve ölüm aralarında gidip gelen hikayesi anlatılıyor. Onların hikayesi bir yana, Kiyoaki'nin en yakın arkadaşı Honda'nın ara ara verilen fikirsel altyapısı aslında Mişima'nın da düşüncelerini ve Japon Modernleşmesinin erken dönemlerinde ikilemde kalan aklı yansıtıyordu bir bakıma.
Bahar Karları eğreti duran yanlış Batılılaşmayı da eleştiriyor. Geleneksel Japon mimarisinde Batı tarzı mobilyalar, kültürsel alışkanlıklar ve Batılı gözükmeye çalışma halleri ironik ve satirik bir şekilde ele alınıyor.
Kiyoakinin - belki de Japon erkeğini yansıtan- gereksiz gururu ve Satoko'nun aşk uğruna mantıktan uzak hareketlerini eleştirdiğim aşk hikayesinden ziyade, Japon Modernleşmesine dair ipuçları ilgimi çekti. Tarih derslerinden Türk modernleşmesi ile Japon Modernleşmesinin birbirine benzer olduğunu duymuştum. Bahar Karlarını okuyunca da kendimce benzerlikler ve farklılıklar buldum.