Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

372 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
18 günde okudu
sanmayın...
Devlet, bölümler halinde sunulmuş 10 kitaptan oluşuyor. Her bölüm kendi içinde farklı konuları işliyor. Birinci kitapta ‘Doğruluk’ ile başlayan diyaloglar onuncu ve son bölümde ‘ölümden sonrası’ ile bitiyor. “Bugün insanlık adı altında toplanan değerlerin kaynaklarından biri de Platon’un Devlet’idir.”, diyor önsözde. Haksız sayılmaz. M.Ö. 400’lerde yaşamış hocası Sokrates’i konuşturduğu kurgusal diyaloglar üzerinden ilerleyen kitapta akıcı bir dil kullanılmakla birlikte içerik de çağına göre oldukça ileri ve derin. Adına bakılarak siyasi doktrinlerle dolu sanılmasın. Tarih öncesi çağlarda yazılmasına rağmen hala geçerliliğini koruyan, gerçeklerle dolu. Eğitim, felsefe, siyaset, metafizik, bilim, sanat, edebiyat ne ararsanız var. Atina Şehir Devleti’nde yaşayan insanların toplumsal ilişkilerini gözlemle değerlendirerek; insanlar arasında olan, olması gereken, eksik kalan ve olamayacak olanları, kahvehane sohbeti tadında hocası Sokrates ile Adeimantus ve Glaukon adında iki erkek kardeşini konuşturarak kurgulamış eserini Platon. Atina’da bir demokrasi vardı evet ama bu demokrasinin akla uymayan tarafları da çoktu. Bunların farkında olması ve yanlışları dillendirmesi Sokrates’in sonunu hazırlamış, güçsüzleri ezen güçlüler tarafından ölüme mahkum edilmiştir. Platon, hocasını ölüme götüren düzene öylesine içerlemiş ki Atina’dan ayrılarak yaklaşık yirmi yıl Yunan şehirlerini ve Orta Doğu’yu gezmiş. Kırklı yaşlarında da geri dönerek, günümüz üniversitelerine kaynaklık eden bir okul -akademia- kurarak, kendini eğitime adamış olan Platon, hocasının sözleriyle kusursuz bir devlet çizerek, görünen dünya ile kavranan dünya arasındaki gözlemlerini öğrencileriyle paylaşmış ve bugün ‘Avrupa kültürü’ dediğimiz şeyi temellendirmiştir. Kitaba dönersek; Kişisel gelişim ve eğitimin önemi ana tema diyebiliriz ki; sağlıklı bir devlet olabilmek için ‘birey’ olabilmenin ne anlama geldiği ayrıntılarıyla örneklenerek açıklanmış. Belki de Platon devleti filozofların yönetmesini isterken haksız değildi. Ama onlar da ‘bana dokunmayan yılan…’ hesabı yaptıklarından köşelerine çekilmeyi daha güvenli buluyorlar, haliyle. Zira baldıran zehiri acı, Silivri soğuk:) Her şeyi güçlülerin istediği gibi yaparak; Mağara allegorisindeki vatandaşlar gibi karanlığa alışkın gözlerimiz birer hayalden ibaret olan gölgeleri gerçek sanarken daha az acı çekmeyi mi umuyoruz, bilmiyorum. Işığa bakınca gözlerinin kamaşmaması adına karanlıkta yaşamayı tercih eden insanoğlu için aldanışlarını yaşamak da bir nevi mutlu ölüm… Yönetim biçimlerini sınıflandırırken; Sokrates de en iyi devletin bir ütopya olduğunu biliyordu ama kurulsun kurulmasın, herkesin böyle bir devlete yani en doğruya yönelerek kendi içindeki doğruyu da bulacağına inanıyordu. Devleti sağlam bir bedene benzeterek; en küçük bir parçanın rahatsızlığını bedeni oluşturan tüm parçaların hissedeceğini vurgulamış, kanunların toplumda bir duygu birliği yaratmasının önemini ısrarla tekrar etmiştir. Platon, Devlet’te kavranan dünyayı görünen dünyadan daha gerçek sayar. Görünen dünyadaki imgelerin, birer kavramsal ideası olduğunu savunan Platon’un din felsefelerini etkilediği ve öte dünya fikrine kapı araladığı belli. Tanrısal yaradılışa inanan Platon insanları şöyle kategorize etmiş 3. Kitapta: “Bu toplumun birer parçası olan sizler, bir birinizin kardeşisiniz. Ama, sizi yaratan Tanrı, aranızdan önder olarak yarattıklarının mayasına altın katmıştır. Onlar bunun için baş tacı olurlar. Yardımcı olarak yarattıklarının mayasına gümüş, çiftçiler ve öbür işçilerin mayasına da demir ve tunç katmıştır. Aramızda bir hamur birliği olduğuna göre sizden doğan çocuklar da herhalde size benzeyeceklerdir. Ama arada bir, altından gümüş, altından da gümüş doğduğu olabilir. Bunun için Tanrı, her şeyden önce önderlere, doğan çocuklara iyi bekçilik etmelerini, içlerine bu madenlerden hangilerinin katılmış olduğunu dikkatle araştırmalarını buyurmuştur. Kendi çocukları tunçla ya da demirle katışık doğmuşlarsa hiç acımayıp hamurlarına uygun işlere koyacak onları; çiftçi, ya da işçi yapacak. Çiftçi ve işçi çocuklarından mayaları altın ve gümüşle katışık doğan olursa, onları gözetecek, kimini önderliğe kimini bekçiliğe yükseltecek; çünkü mayasında demir ve tunç katışık olanların önderlik edeceği gün şehrin yok olacağını Tanrı buyurmuştur” der ve ardından ekler; —Şimdi, sen yurttaşları bu masala inandırmanın bir yolunu bulabilir misin onu söyle! Cevap gerçekten şiirsel; — Kendilerini nasıl inandırırız bilmem, ama oğullarını, torunlarını inandırmanın bir yolu bulunabilir. —Biz masalımızı söyleyip, yayılmasını kendi kaderine bırakalım… Oh ne âlâ! Masal yayılmaya devam ediyor. Altınla yoğrularak ağzında gümüş kaşıkla doğanlar bu masala fazlasıyla inanmış görünüyor. Sınıfsal farklar sosyal statüleri tarih çağlarında da aynı şekilde etkiliyor, malûm… Bir Sümer atasözü der ki; Kasapların tartışmasında koyunların taraf tutması, koyunların kaderini değiştirmez. Neyse… Bence üzerinde çok fazla konuşulamayacak kadar kapsamlı ve güzel. Defalarca okunabilecek bir başucu kitabı. Keyifli okumalar dilerim…
Devlet
Devlet
Devlet
DevletPlaton (Eflatun) · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201926,6bin okunma
··
1 artı 1'leme
·
5,3bin görüntüleme
Gökhan okurunun profil resmi
Valla çok beğendim incelemenizi, elinize sağlık diyorum :)
Özlem Özmen okurunun profil resmi
Zor beğenen birinden bu sözleri duymak ne şeref:) çok teşekkür ederim🌺🙏🏼
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.