Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

304 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
22 saatte okudu
Koleksiyoncu son derece başarılı bir psikolojik gerilim romanı. Okurken hem geriliyor hem de insandaki hayatta kalma içgüdüsüne hayran oluyorsunuz. Yazarın başarılı kurgusu sayesinde hem bir sapığın gözünden olaylara tanık oluyor, ardından daha uzun bir bölüm boyunca bu olayları bir de tutsak edilen bir genç kadının gözünden okuyorsunuz, öyle ki kitabın olayları zaten okuduğunuz halde bu bölümde adeta Miranda'nın yanında bir tutsakmışsınız gibi sil baştan bir gerilim yaşıyorsunuz. Tabii olayların sonucunu en son kısma bırakan yazar bu noktada da doğru bir karar vererek, biz okurları son ana kadar tetikte tutmayı başarıyor. Spoiler vermeden romanda, dikkatimi çeken temel noktalara değinmekle yetineceğim bu yazıda. Kahramanımız Ferdinand, üç yaşında babasını trafik kazasında kaybetmiş, hemen ardından annesi bir erkekle kaçarak onu terk etmiş ve halasının yanında büyümüş. Vergi dairesinde sıradan bir masabaşı memurudur. Sessiz, içine kapanık, anlaşılıyor ki kadınlarla ilişkisi de oldukça soğuk bir tiptir. Bulunduğu sosyal sınıftan memnun değildir, burjuva sınıfından insanlara da ayrım gözetmeksizin hınç duymakta, onları küçümserken hayranlığını gizli tutmaktadır. Ve bir gün şans kapıyı çalar ve piyangodan büyük ikramiyeyi kazanarak hatrı sayılır miktarda bir paranın sahibi olur. Hemen işinden ayrılır ve birkaç apartman alıp, bunların kirasıyla mutlu mesut yaşar diyeceğimi sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Bu, daha çok klasik zengin olmayan bir Türk'ün piyango parasını ne yapacağının hayalidir. Romanı okurken aslında bu plan, Ferdinand için en iyisi olurmuş diyoruz. Ancak o, saplantılı bir sapık olarak bu yoldan gitmiyor ve tabii ki, uzun zamandır hayran olduğu ve kendisine soracak olursanız aşık olduğu kadının peşinden şehre gidip onu kaçırıyor ve şehrin dışındaki bir kır evinin mahzenine kapıyor. Ferdinand'ı diğer sapıklardan ayıran bazı noktalar bulunuyor. Bir kere bu eylemi sadece kendini eğlendiren bir hayal olarak kurguluyor, eyleme geçtiğinde bile sanki bir oyundaymış gibi davranıyor ve bir anda kendisi de anlamadan Miranda'yı kaçırıyor. Oyundaymış dedim, burası önemli; çünkü Ferdinand'ın duyduğu aşkta annesizliğin önemli bir payı bulunuyor. Yani benim çıkarımım bu yönde. Şöyle ki, Ferdinand diğer sapıkların aksine, Miranda'ya tecavüz etmiyor ya da onun Stockholm sendromu gibi bir duruma meyletmesini de istemiyor. Onun kendisini anlamasını arzuluyor aslında, ona yönelik fantazileri bile sadece yan yana yatmakla sınırlı, tabi bize dürüst davrandıysa. Ben bu konuda dürüst olduğunu düşünüyorum, zaten yalan söyleyecek bir zekaya da pek sahip olduğunu söyleyemem. Velhasıl kelam, Miranda'ya olan hisleri bir çocuk ile gencin annesine karşı hislerinin bir sentezi gibidir. Ona mutlak bir masumiyeti atfeder ve bunun için de tabii ki, ona aseksüellik kazandırır. Bununla birlikte, Ferdinand'ın kitaba da adını veren kelebek koleksiyonculuğunun arkasındaki motivasyon da buna dayanır. Kelebekleri en güzel ve en masum halleriyle dondurur, sonra da onları herkesin gözünden uzağa kapatır. Hatta kendi gözlerinden bile uzaklaştırır. Öte yandan, Ferdinand'ın Miranda'ya olan yaklaşımından hareketle farklı bir çıkarım şu şekilde yapılabilir: Ferdinand, bodrum katındaki odayı son derece özenli bir şekilde donatır. Akabinde Miranda ne isterse alır ve Miranda'ya da çok nazik davranır. Ancak Miranda doğal olarak kaçmak ister, bu yönde çabalar. Bundan dolayı Ferdinand da ona, elini sıcak sudan soğuk suya sokmadım temalı serzenişlerde bulunur hatta kızar, en çok da hayal kırıklığına uğrar. Bu durum, aklıma ataerkil yapının anaerkil yapı üstünde kurduğu hakimiyetin nasıl da kendini tüketecek bir hüviyette olduğu hissini bana verdi. Şöyle ki, kadınların üstünlüğü veya eşitliği hususundaki mutabakat, tarım ve şehirleşme ile birlikte ataerkil yapıdan yana kayınca, yeni yapının muktedirleri ve de aslında yeni dönemin ruhu, yavaş yavaş anaerkil unsurları kendi işine geldiği yönde yonttu ve dönüştürdü. Gelinen noktada kadınlar ne kadar çalışıyor olsalar da artık, ataerkil sistemin hakimiyetini koruduğu toplumlarda yine erkeğin sözünü dinlemesi, erkekten daha aşağıda olması gerektiği hissiyle büyürler, hayatın her alanında da bu yönde emarelere, uygulamalara şahit olurlar. İşte, Ferdinand'ın Miranda'ya serzenişlerinde, bu durumun simgelendiğini düşünüyorum: bakın, size (kadınlara) değer veriyorum, ne ihtiyacın varsa aldım, nazik davranıyorum, hatta imkanım olduğu halde sana tecavüz etmiyorum vesaire deyip ama onları en önemli şeyden, özgürlüklerinden yoksun bırakıyor. Sonra da onların haklı şikayetlerini, isyanlarını "kadınların nankör" olmasına bağlayıp öfkeleniyor. Ataerkil yapı, kendi içinden bu şekilde çürümeye zorunlu bir sistem olarak Ferdinand'da cisimleşiyor adeta. Girişte de dediğim üzere, ilk bölümde Ferdinand'ın hayatının ilk yıllarından Miranda'yı kaçırışına kadarki süreci özet şeklinde okuyoruz, sonra da Ferdinand'ın gözünden olayları okuyoruz. Diğer bölümde ise bu olayları bir de Miranda'nın tuttuğu günlükten bir daha okuyoruz. Her ikisi de birbirlerini gözlemliyor, analiz ediyor. Bu noktada Miranda'nın çok daha başarılı olduğunu görüyoruz ve Ferdinand'ın hem Miranda'yı hem de kendisini hiç anlamadığını fark ediyoruz, öyle ki, Ferdinand'ı asıl Miranda'nın gözlemlerinden yola çıkarak daha iyi anlama imkanı buluyoruz. Ayrıca ikinci bölümde aklıma, uzun zaman önce izlediğim bir film geldi: adını hatırlayamadığım bu filmde, bir adam canlı canlı gömülmüş, eline de bir lamba verilmiş. Film boyu hem buradan kurtulmaya çalışıyor hem de buraya nasıl düştüğünü anlamaya çalışıyor kahraman. Bu şekilde kapalı alanlarda tıkılı kalmak beni yeterince gerer, haliyle hem filmdeki adamla hem de Miranda'yla empati kurma şansım oldu diyebilirim. Ve beni romanda en çok geren nokta ise, Miranda'nın, Ferdinand'ın aniden ölse kendisinin burada ölene kadar tıkılı kalacağını düşünmesi oldu. Bu bölümde sizi en çok gerecek nokta farklılık gösterebilir, zira Miranda'nın ruh hali çok başarılı şekilde aktarılmış, hem güçlü bir irade ortaya koyarak zor bir psikolojik kıskanç içinde zekice planlar yapıyor ve bunları cesurca eyleme döküyor hem de korkuyor, geçmişini anımsıyor ve G.P. ile olan ilişkisini normal hayattakinden çok daha derinlemesine analiz ediyor, ve bir yandan da Ferdinand'ı anlamaya, onu çözmeye çalışıp onunla empati kurmaya gayret ediyor. Bu açıdan kendisinin de fark ettiği üzere, her ne kadar kendisi bodrumda onun esiri konumunda olsa da aslında, Ferdinand zaman zaman hem Miranda'ya duyduğu sapık, garip hislerin tutsağı hem de daha genel açıdan bakacak olursak, işlerliği doğru yoldan sapmış ve adeta bir siste kaybolmuş hastalıklı zihninde bir tutsaktır. Sonuç olarak çok hoşuma giden bir kitap oldu Koleksiyoncu, herkese tavsiye ederim. Keyifli okumalar.
Koleksiyoncu
KoleksiyoncuJohn Fowles · Ayrıntı Yayınları · 20208,3bin okunma
··
6,6bin görüntüleme
Mustafa A. okurunun profil resmi
Daha önce bir iki defa listeme alıp çıkarmıştım ama hem senin beğenmenden hem de psikolojik gerilim romanı olmasından dolayı tekrar listeme alıyorum. ;)) İncelemen merak uyandırıcı olmuş. Eline sağlık Kaan.
Kaan okurunun profil resmi
Buna sevindim, teşekkür ederim. Umarım seversin okuyunca :)
Ozan K. okurunun profil resmi
Bende vardı bu kitap ama alalı 2 yıl olmuştu; sonra da okumam deyip satmıştım. Stephen King'in kitaplarını anımsattı inceleme. Neyse ki spoiler yoktu; bir şans verebilirim.
Kaan okurunun profil resmi
Bu tarz kitaplarda spoiler direkt insanı okumaktan alıkoyar. Bu nedenle dikkat ettim. Yoksa bazı noktalarda kitaptan örnekler vermek istemiştim. İyi ki vermemişim diyorum şimdi. Stephen King'den bir hikaye kitabı okumaya başlamış ama kısa süre sonra bana göre değil diyerek bırakmıştım. İki yazarı kıyas etmem ne kadar doğru olur bilemiyorum ancak okuduğum kadarıyla bence Fowles daha iyi, çünkü salt sürükleyici değil roman. King'de ise sürükleyicilik kitabın yüzde 90i gibiydi, haliyle bu da en azından birçok okura yeterli gelmiyor. Ben de dahil.
2 sonraki yanıtı göster
Kontess okurunun profil resmi
Kitap incelemeniz için teşekkür ederim 🙏🏻
Kaan okurunun profil resmi
Beğenmenize sevindim. :)
may okurunun profil resmi
cok guzel bir incelemeydi, elinize saglık
Kaan okurunun profil resmi
teşekkür ederim
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.