Ayfer Tunç'un okuduğum ilk kitabı. Yazar ile tanışmama vesile olan #TürkKadınınınKalemiGüçlüdür etkinliğiydi. Saat neredeyse gecenin üçü. İncelemeyi gecenin bu saatinde yapmam doğru mu emin değilim. Emin olduğum tek nokta kitabın bende uyandırdığı huzursuzluk. Eğer kitap hakkında bir şeyler karalamazsam bu huzursuzluğun esiri olacak gibi hissediyorum.
Kitapta yer alan hikâyeler, betimlemeler, yaşanmışlıklar çok da uzak olduğumuz türden duygular değil. Yalnızlık, sevgisizlik, bekleyiş, yabancılaşma, sorunlu ilişkiler... Bir çoğumuz bunlardan fazlasıyla payımızı almıyor muyuz zaten? Yalnız, hayata geç kalmış, hayatı yakalamaya acele etmemiş, solmuş, hoyrat ellerde ziyan olmuş insanların aynası gibi bu kitap. Kuytu köşede gizli kalanları, saklamaya çalıştıklarımızı, yüzleşmekten kaçındıklarımızı medcezir gibi kıyılarımıza vuruyor.
Evvelotel - Saklı hakkında zihnim hâlâ fazla karışık. Kitabı garip bir şekilde hem sevdim hem sevemedim. Sorun ne bilmiyorum ama kitap ile tam anlamıyla barıştım sayılmaz. Gerçi insanın yüzüne gerçekleri vuran bir kitapla barışmak da oldukça zor bence. Kitapta "Gece olunca duygular su gibi gelirdi, sessiz ve güçlü, dayanılmaz acılar saati olurdu" diyor. Sanırım şu an o saat dilimindeyim..