Gönderi

Beni tek anlayan tepeliğin üzerindeki ağacımın altına uzanmış karşımda uzayıp giden şehre bakarken aklımdan kaybettiklerim ve kaybedeceklerim geçiyor. Artık göz kapaklarım zor dayanıyor ve yavaş yavaş derin uyku beni içine çekiyor. İnce ve tatlı bir ses ile irkiliyorum. "Ben sana demiştim kaybedeceksin" göz kapaklarımı araladığımda karşımda 7 8 yaşlarında küçük neon kırmızısı gözleri, üzerinde toz içinde siyah bir takım ve arkasında uçları da gözleri gibi neon kırmızısı olan pelerinli bir erkek çocuğu var. Anlamsız bir şekilde ona bakarken sırıtmaya başlıyor ve "Yine beni suçluyorsun değil mi ? Hatayı sen yaptın ama yine de suçlu olan benim öyle mi ?" Yavaşça doğruluyorum ve önümde uzayıp giden şehre yaklaşarak "Ben seni hiç suçlamadım" diyorum. Arkamda kalan ses gülmeye başlıyor ve "Öyle mi ? Daha beş dakika önce suçlu bendim oysaki. Aslında doğru söylüyor çünkü o benim çocukluğum ve her seferinde ondan başka suçladığım kimse yok. "Peki sen kazandın ne istiyorsun" diyorum. Yavaşça gülmesi azalarak küçük gözleriyle beni süzüyor "Ben senin için hayallerimi bir hiç uğruna sattım ve sen karşıma çıkmış artık pes ettim diyorsun, bak bu sefer beni suçlayan sen değilsin, gerçekten suçluyum çünkü senin gibi bir hiçe hayallerimi sattım ben". Kaybettim bu sefer hem de en acı şekilde. Bana destek olacak ne bir dost ne bir sevdiğim birisi kaldı. Soğuk bastırıyor ve yavaşça gözlerimi açıyorum. Gördüklerim rüyaymış fakat karşımdaki parlak şehir hâlâ gerçekler içinde olduğumu hafif bir esinti ile söylüyor. Yavaşça doğruluyorum. Evet çocukluğum haklı kaybedeceksem bu pes ederek olmamalı. Düşmanımın yanında sevdiklerim var fakat ben yine de güçlü durmalıyım. Yoksa bu karanlık beni arafta bırakacak. Yavaşça beni bekleyen kırmızı gözlü BMW'ma doğru ilerliyorum. Artık savaşlar daha çetin geçecek... Süvari Günlükleri 1
·
45 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.