Politik ekonominin ve klasik iktisadın savunucularından olan Mill’in 1869 yılında yazdığı bu eseri anlamak için dönemin şartlarını ve kadınların kamusal alandan nasıl uzaklaştırılmış olduklarının bilinmesi elzemdir. Dönem İngiltere’sinde kadınlar kocalarının bir malı olarak görülürlerdi. Ataerkil yapının kadimliği kadınlara kendilerini gerçekleştirmelerine hatta bazı durumlarda bunu arzulamaya dair bir düşünceleri bile olamamasına zemin hazırlayacak kadar kadim bir yapıdaydı. Okur yazarlığın ve tabi olarak sorgulamanın yaygınlaştığı aydınlanma çağında kadın-erkek eşitliğine dair ilk arkaik düşünceler ortaya çıksa da bunların olgunlaşabilmesi için 300 yıldan fazla bir zaman geçmesi gerekiyordu. Mill’in döneminde bile kadın erkek eşitliğe olan inancı haykıran sesler çok yeni tuhaf ve kısık görülüyordu. Anlayacağınız üzere “The Subjection of Women” bu konuda yazılmış ilk eserlerden biridir. Mill zaten eşitlik hakkındaki bu düşüncelerini 1829’da karısı ile birlikte hazırladığı “On Liberty” adlı eserinde başlamıştı fakat karısının eserin çalışma aşamasında kadın erkek eşitliği ile ilgili bölümü tamamlanamadı. Sonraki yıllarda Mill bu konuya ayrı bir eser kaleme almaya karar verdi ve ilk kadın feministlerden olan kızı Helen Taylor Mill bu çalışamada babasına çok yardımcı olmuştur. Mill kadınlar ve erkeklerin eşit olmadığı ve olamayacağı hatta bu eşitsizliğin kadınlar tarafından da arzu edildiği ile ilgili yaşadığı dönemde popüler olan argümanlara olan argümanlara karşı çıkmıştır. O eşitliğin sadece kadınlara değil erkeklere de pozitif bir katkıda bulunacağını savunmuştur. Hatta o dönemde en geçerli olan argüman kadının erkeklerden zeka olarak daha geri olması bu sebeple kadınların “erkek” işlerinde çalışamayacağı argümanı kendi içinde çelişmektedir çünkü eğer bir kadın bir işi erkeklerin o işe son gireni kadar bile iyi yapamıyorsa serbest piyasa otomatik olarak kadınları piyasadan temizleyecektir. Yani endişeye mahal yoktur. Ayrıca kadınların yapamayacağı pek çok iş özellikle yönetim ve devlet adamlığı işi tarihte pek çok kadın Kraliçe, İmparatoriçe ve devlet görevlisi ile çürük bir argümandır. Kraliçe “. Elizabeth ve Büyük Viktorya gibi İngiliz tarihinden örnekler hele bu iki hükümdarında Krallıklarını başarıyla yönettikleri gerçeği ile birleşince argümanın basiretsizliği daha da bir ortaya çıkar. Diğer bir popüler argüman –ki bu argüman günümüzde bile pek çok aptal tarafından savunulmaktadır- “tarihteki başarılı bilim insanı, sanatkar ve filozoflarının çok büyük bir çoğunluğunun erkek olması erkeklerin kadınlara olan mental üstünlüğünü kanıtlar” argümanı da mesnetsizdir, çünkü tarih boyunca kadınların erkekler gibi eğitim almasına izin verilmediği yani kadınların bunu yapmalarının önüne kanuni engeller konduğu gerçeği ortaya çıkacaktır. Diğer bir yandan toplum yapısı kadının eğitim almasına izin verse bile kadının önüne bu konularda yoğun bir şekilde çalışmasını engelleyecek şekilde dizayn edilmiştir. Bütün ataerkil toplumlarda kadın çocukları onların sağlığı, yetiştirilmesi, eğitimi, ve beslenmesinden sorumludur. Bu duruma ekonomik katkı yapmaz ama bu işleri koordine eder. Ayrıca aile de kadının en önemli görevlerinden biri ailenin toplumla yani diğer ailelerle iletişimi sağlamak ve bunu düzenlemektir. Bir misafirliğe nasıl gidileceği akşam oturmaları ve eğlencelerinin düzenlenmesi gibi işler toplum tarafından kadınının sırtına yüklenmiştir. Argümanlar ve Mill’in karşı argümanları bu şekilde uzar gider. Bu eserin alanındaki ilklerden biri olması hasebiyle ve üzülerek söylüyorum ki Mill’in eserinde yakındığı bazı toplumsal düşüncelerin veya gerçeklerin bugün bile var olması çok etkileyicidir. Bu durum bana ataerkil toplum yapısının ne kadar kadim ve güçlü olduğunu gösterdi. Umarım bir gün kadın erkek eşitsizliği sadece tarih kitaplarına gömülür ve gelecek nesiller bunu ilginç bir vaka olarak görür ve gülüp geçerler diyorum.

Kadınların KöleleştirilmesiJohn Stuart Mill · Bilge Kültür Sanat · 2017176 okunma

·

129 görüntüleme

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.

Gönderi

Advocatus Diaboli