Gönderi

vişne çürüğü
İki silüettik bu dünyadan geçen. Dünyadan geçen ama onu kabul etmeyen. Kilometrelerce uzaktan izledim, Postmodern bir geçmişten, Postmortem bir geleceğe. Ellerimde yılların hasat yorgunluğu, Karıncalanan nasırlar. Göğsümde yılların krizleri toplanmış ağıt yakarlar. İkimizin gençliği, Düşük bütçeli bir filmdi sanki. Bir Fransız sokağında içilen iki kadeh şarabın sarhoşluğu, Şarap kırmızı, Gece kızıl, Dudakların vişne çürüğü, Tatları, ah tatları, Tanrıçalar kıskandı. İki silüettik belki, Dünya’da durduk, sonra unuttuk. Unutmak, bir uçurum kenarında dans etmek gibi. Ellerinde ateşler, Asırlarca yanan ateşleri körüklüyor uçurum kenarındaki rüzgar. Dans ediyoruz, durmadan dans ediyoruz. Gece kızıl, Dudakların kızıl, Şarap kızıl, Vişne çürük. Heves kırsalında, sararmış otları biçen bir orak saplandı göğsüme. Göğsün göğsümdeyken, nefesim nefesine karışıyor hissediyor musun? İki silüettik bu dünyadan geçen, Güneşte kaybolduk. Benim Kanatlarım mumdan, Seninkiler camdan, Senin içinden geçen güneş eritti kanatlarımı, Belki o yüzden uğradık dünyaya. Ben düştüm, Düşerken susadım. Denizleri içtim dudaklarından. Dudakların kızıl, Deniz kızıl, Gece kızıl, Vişne çürük. Dursak, Biraz daha kalsak Dünya’da? Geçip gitmesek bu sefer, Kalsak, çapa, evet çapa atsak? Ben, ben mesela seni seviyorum desem, Sen, sen mesela cevap vermesen, Arttırsam bahsi, Seni apartmanlar kadar seviyorum desem, Hani şu göğü değen. Seni çarpık kentleşme kadar seviyorum desem, Hani hiç bitmeyen. Sonra sen yine sussan, Cevap vermesen, Cevap verme! Şiddetini bilmiyorum cevabının. Apartmanlarımı devirir çarpık kentleşmemin üzerine, Cevap verme! Gece kızıl, Gökyüzü kızıl, Dudakların kızıl, Vişne çürüğü…
Uykusuzluk Hikâyeleri
Uykusuzluk Hikâyeleri
Selçuk Karadağ
Selçuk Karadağ
·
117 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.