Kitaptaki öyküler üzerimize iyice sinmiş miskinliği, ölü toprağını cesaretle silkeleyip, vicdanımızla yüzleşerek korkusuzca yaşama seçeneğimizin de olduğunu, aslında hepimizin Vişne Ormanı’nın o cesur geyikleri olabileceğimizi hatırlatıyor bizlere. Samodey gibi uykularımızı kaçıracak kelimelerimizin, hafızaların ihanetine karşı geçmişe tutunacak bir dalımızın ve sığınacak öykülerimizin olması gerektiğini hatırlatıyor.