Goriot Baba.
Balzac bu eserine 19. yy. Paris'ini ayrıntılı karakter ve sosyal yaşantı tasvirleriyle işliyor. Bir yanda Vaquer Yurdu sakinleri, diğer yanda Kibar Alemi...
Bu ayrıntılı tasvirler okuyucuyu ilk başlarda biraz sıksa da kitap ilerledikçe olaylar o kadar net anlaşılıyor ki durup tasvirlerinden dolayı yazara teşekkür ediyorsunuz.
Kitapta bence iki ana konu var;
Birincisi kızlarını ölçüsüz ve karşılıksız seven hatta onlar uğruna yapamayacağı hiçbir şey olmayan gözü pek bir baba (Goriot).
"Ben hayatımı iki kızıma verdim. Onlar eğleniyorlarsa, mutlu oluyorlarsa, şık giyiniyorlarsa, halılar üstünde yürüyorlarsa, ben üstüme ne giymişim, yattığım yer nasılmış, bunun ne önemi var? Onlar ısınıyorlarsa, ben hiç üşümem. Onlar gülüyorlarsa, benim canım hiç sıkılmaz. Onların tasaları benim tasamdır." diyen yüce gönüllü bir baba figürü işleniyor eserde. Kızlarından asla hakettiği değeri göremeyen zavallı bir baba.
İkincisi Kibar Alemi'nde şöhret ve aşk uğruna kaybolmuş bir genç (Eugène).
Kısacası dönemin tezatları arasında geçen hayatlar ve yitirilen değerlerin anlatıldığı bir eser.
Bu eserin içeriğinden çok Balzac'ın dil üzerinde ki etkinliğinin ve tasvir yeteneğinin anlaşılması için okunabilecek bir eser olduğunu düşünüyorum.