Yazarla ilk tanışmam Mücella adlı romanıyla olmuştu. O kadar sıcak, o kadar sevecen karşılamıştı ki beni türü farkı olsa bile bu kitaptan da aynı karşılamayı bekliyordum. Yanılmadım. Beklentilerimi fazlasıyla karşıladı.
Deneme türünde olan bu eser beni alıp başka diyarlara götürdü. En başta türünden dolayı sıkılırım belki diye düşünüyordum fakat tam tersi sınavlarım olmasına rağmen ders çalışmayı bırakıp kitabı okumak istedim.
Kitabın içeriğinden de bahsetmek isterim. Geçmişe gidip Ahmet Hamdi ile, Namık Kemal ile sohbet ediyorsunuz onları anlamaya çalışıyorsunuz. Padişahların dertleriyle dertleniyorsunuz. Sonra bir bahar sabahına uyanıp çiçekleri seviyorsunuz. Duvarda resmini gördüğünüz kıza aşık oluyor, aslını görünce reddediyorsunuz. Bazen de ev hanımı olduğunuz için işsiz sayılıyorsunuz. Kimi zaman padişahın sır katibi oluyorsunuz. Padişahın kalbini yaşıyor, onun yerine ölüyorsunuz. Kimi zaman da Dostoyevski'nin temel problemlerini tartışıyorsunuz. Kısacası bu kitapta kendinizi bulmaya çalışıyorsunuz.
Kitabı okurken eminim çok şey hissedecek, çok kez düşüneceksiniz. Şimden okuyacak olan herkese keyifli okumalar.