Gönderi

379 syf.
8/10 puan verdi
·
37 günde okudu
“ÇUKUROVA’NIN YERLİSİ FAULKNER”
Yaşar Kemal’e kendisini etkileyen yazarlar sorulduğunda Faulkner’ı zikrettiği, O’nun da kendisi gibi Çukurova’nın yerlisi olduğunu söylediği ifade edilir. Yaşar Kemal gibi Faulkner’da bizlere, nefes alınamayacak haldeki dünyayı, nefes almadan okumamıza olanak sağlar. Bunu yaparken de yerelden beslenirler ama bir o kadar da evrenseldirler. Devirleri daim, okurları bol olsun diyerek başlıyorum yazıma efenim. Önce kitabın yazım ve yayımlanma süreci; 1925'te ilk romanı Askerlerin Ödeneği'ni ve ikinci romanı Sivrisinekleri yazan Faulkner, bu romanların yayımlanmasına katkıda bulunan ve yazarken çok etkilendiği
Sherwood Anderson
Sherwood Anderson
un memleketi Mississippi hakkında yazması gerektiğini söylemesi üzerine, 1927 yılında Yoknapatawpha’da geçen “Tozdaki Bayraklar” adını verdiği ilk romanını yazar. 596 sayfalık bu romanıyla son derece gurur duyar ancak yayıncılar tarafından reddedilir. Hayal kırıklığına uğrayan Faulkner, kendisinden başka kimseye bir şey ifade etmeyeceğinden emin olduğu bir kitap üzerinde çalışmaya başlar: Ses ve Öfke. O esnada bir düzineye yakın yayıncı tarafından reddedilen bu uzun eserin, 110.000 kelimeyi geçmemesi şartıyla yayınlanabileceği söylenir. Nihayetinde 1929 yılında SARTORİS adıyla yayınlanır. Kitabı, “Sartoris’in O’nu pişman etmeyeceği inancıyla” diye yazarak Sherwood Anderson’a ithaf eder. Sartoris, Faulkner’ın birçok bakımdan tüm yapıtları arasında, onlardaki düzeni saptayan, ana yapıtı oluşturmaktadır. Dolaylı ya da dolaysız olarak tüm romanlarında görülen üç büyük aileden ikisi ile bizleri tanıştırır. Sartoris ve Snopes ailesi. Diğer aile ise Compson’lardır. Sartoris, Faulkner'ın “memleket toprağı kokulu kendi küçük posta pulum” diye nitelendirdiği Yoknapatawpha’da geçen hikâyelerinin ilkidir ve daha sonraki eserlerinde görünen birçok karakteri tanıtır. Aynı zamanda onun en ünlü ve eleştirmenlerce beğenilen romanlarından bazılarının hemen öncülüdür; Ses ve Öfke, Döşeğimde Ölürken, Tapınak, Ağustos Işığı ve bence altın vuruşu Abşalom, abşalom. Kendi hayatından da izler taşıyan romanda Albay John Sartoris, Faulkner'ın büyük büyükbabası Amerikan İç savaşında Albay rütbesiyle savaşan William Clark Faulkner’ın bir modeli, Faulkner'ın kardeşi Murry ise genç Bayard Sartoris'in bir antitipi gibidir. Roman, I. Dünya Savaşı'nın bitiminden hemen sonra aristokrat bir güneyli ailenin çöküşünü konu alır. Sartoris ailesi, ölü Albay John Sartoris'in gölgesinde yaşar. “Babamın gölgesi yeter” hesabı. Albay, İç Savaşta bir Konfederasyon süvari subayı, sonrasında bölgeye demiryolu inşa eder ve bir halk kahramanı olur. Hayatta kalan Sartoris'lerler, küçük kız kardeşi "Bayan Jenny", oğlu Bayard Sartoris, büyük torunu Bayard Sartoris ("Genç Bayard")’dir. İngiliz Kraliyet Hava Kuvvetlerinde görev yapan ve bir uçak kazasında yaralan Faulkner, Bayard Sartoris’e uçak kullandırır ve kaza yaptırır. Okuma şansı bulduğum diğer romanlarına göre odağın daha az değiştiği ve zaman sıçramasının neredeyse birkaç yerde karşıma çıkması ile nispeten daha az zorlandığım bir roman oldu Sartoris. Yine de araya başka kitaplar almamı engelleyen tarzından da ödün vermemiş. :)) Roman, ayrıca Byron Snopes'ı Narcissa Benbow'a rakip bir talip olarak küçük bir rolde tanıtıyor. Akrabası Flem Snopes, Faulkner'ın "Snopes üçlemesinin" merkezinde yer alır: The Hamlet (Köy), The Town ve The Mansion. Son ikisi maalesef henüz Türkçe’ye çevrilmemiştir. Diğer romanlarında da olduğu gibi Faulkner’da geçmiş ne yazık ki asla yitmemiştir. Her zaman bir saplantı olarak bizimledir. Faulkner’da zaman; Newton gibi birbirine eşit parçalara bölünebilen ölçümü mümkün bir zaman tanımından ziyade, Bergson’un tanımına uyar. Bergson’a göre zaman; dün, bugün, yarın gibi sınırlarla bölünemez. Geçmiş, şimdi ve gelecek birbirinin içine geçmiş tek bir bütünlüktür. Hatta Faulkner’da sadece geçmiş ve onun taşıdığı yükler vardır. Malcolm Cowley, Faulkner’ın tüm kitaplarında geçerli olan motif ve tema bütünlüğünün izlerini ayrıntılı bir şekilde sürdüğü “Portatif Faulkner” adlı eserinde Faulkner’ın yarattığı evren ile ilgili şu satırlara yer verir: “Faulkner Güney’in muazzam mitini iki şekilde işlemektedir. İlki, adeta mitsel bir krallık olan eksiksiz ve tüm ayrıntılarıyla yaşayan bir Mississipi ili yaratması; ikincisi de, Güney’e dair bir kıssa ya da efsane biçiminde olan Yoknapatawpha İli tarihi yazmasıdır. Güney’e ilk yerleşenler, Sartorisler ve Compsonlar gibi aristokrat aileler ve Thomas Sutpen gibi herhangi bir köklü ailevi altyapısı olamayan hırslı insanlardır. Arazilerini Kızılderililerden almış, çocuklarına kalıcı bir sosyal düzen kurabilmek için kararlılıkla evlerini inşa etmiş, tarlalarını ekmişlerdir. Ancak kölelik sistemini kabul ettikleri için planlarında bir suç unsuru, yaşamlarında hatta arazinin kendisinde bir lanet vardır. İç Savaş eski düzeni yıkmıştır. Yeni bir istismarcı sınıf –İç Savaş günlerinin fırsat kollayan Snopesları- ortaya çıkmış ve Kuzeylilerle birlikte, ekonomik güç ve laf cambazlığı sayesinde iktidarı ele geçirmişlerdir. Nakit gelirlerinden başka tüm ekonomik değerlerin anlamsız olduğunu düşünen Sartorislerin ve Compsonların torunlarıysa işlerini ya da nüfuzlarını kaybetmiştir. Bu nedenle ya şiddete başvururlar ya intihar ederler ya da sönük bir soyluluk taslarlar. Faulkner’ın miti, bir geleneksel düzenin çözülüşünün ve yeni bir toplumun birikmiş düşmanlık, nefret, açgözlülük ve suç miraslarıyla büyüyüşünün öyküsüdür.” Yazımı romandan bir alıntı ile bitirirken, en güzel günler ve en güzel yarınlar sizlerin olsun efenim. “Sen bir erkeğin günler, aylar boyu her yere kilometrelerce uzak bir evde oturup, zamanını savaşta kaybolanların listelerini okuyarak, sargı bezi yapmak için çarşaf, perde ve masa örtülerini yırtarak geçirebileceğini, şekerin, etin ve unun erimesini izlerken, şamdanlar olsa bile onlara konacak mumlar olmadığı için çam odunlarını yakabileceğini ve dedesinin dedesinin yaptığı ve senin ve tüm yakınlarının içinde doğduğu evi sarhoş kuzeyli generaller yakarken zencilerin kulübelerine saklanabileceğini mi sanıyorsun? Bana erkeklerin savaşta acı çekmelerinden söz etme.” (Sayfa: 58) KAYNAKÇA:
Notos Sayı: 25
Notos Sayı: 25
oggito.com/icerikler/willi... tr.wikipedia.org/wiki/William_Fa... gazeteduvar.com.tr/dergi/kitap_der...
Sartoris
SartorisWilliam Faulkner · Can Yayınları · 198519 okunma
··
1.034 görüntüleme
K. okurunun profil resmi
“memleket toprağı kokulu kendi küçük posta pulum'' Ne hoş bir ifadeymiş. :)
mesut bahtiyar okurunun profil resmi
Bir nevi çocuğu gibi görüyor olsa gerek ki, yoksa bu kadar naif ifade edemez.
Cem okurunun profil resmi
Artık sartoris gecikmeden okunmalı. Teşekkür ederim bu güzel inceleme için
mesut bahtiyar okurunun profil resmi
Ben teşekkür ederim, incelememi okuyup beğendiğiniz için.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.