Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

464 syf.
7/10 puan verdi
Çin: Ölü bebeklerin ülkesi...
"Okumak için sağlam bir yürek gerektirdiği" iddia edilen cenneti öldürmek, çok daha vurucu olmasını beklediğim bir kitap oldu benim için. Salt bir dram, ağlamaktan helak olmuş bir ciğer vaadettiğini düşünüyordum başlamadan önce. Yine dram var elbet, hem de birebir bunları yaşamış insanların hayatlarından esinlenerek ortaya çıkmış bir dram var. Ama bana yeterli gelmedi. Beni ağlatamadı lakin olabildiğince tiksindirdi. Eğer Çin'deki nüfus politikaları ile ilgili herhangi bir kulak aşinalığınız yoksa veya biraz hassas biriyseniz incelemeyi burada kapatabilirsiniz... Öncelikle hikayenin en azından bir yüzyıl önce geçtiğini zannederek başladım kitaba. Okuduğum şeyler çağdışı geldiğinden olsa gerek... Aslında tam bir tarih ile ilgili bilgi verilmiyor ama kitaptaki bir kaç bilgiyi internette aratınca 1999-2008 yılları arasında geçtiğini tahmin ediyorum. Bu da Nannan'ı benle yaşıt yapıyor. Kitabın gerçeğe dayandığını da hesaba katınca ben nispeten normal bir çocukluk geçirirken dünyanın bir ucunda yaşıtım kızların ne zorluklarla hayat mücadelesi verdiğini hatırlattı bana. Ayrıca şunu da söylemeliyim ki kitapta anlatılan gibi bir hayatı yaşamamış ve kuvvetle muhtemel hiçbir zaman da yaşamayacak bir insan olarak uzaktan konuşmanın kolay olduğunun pekala farkındayım. Lakin hiçbir hayat şartı beni, çocuğumu insanların yemesi için restorantlara sattıracak kadar zorlayamaz. Evet yanlış okumadınız. Zengin insanlar marine edilmiş bebek fetüsü yiyebilsin diye fakir insanlar kürtaj olup çocuklarını satıyorlar. Öyle iki üç aylık fetüslerden de bahsetmiyoruz burada. Minimum altı aylık olmuş, tırnakları yüzleri oluşmuş hatta bazen doğuma yakın bebeklerden bahsediyoruz. Bu yamyamlıktır. Ve yine bu hayatı yaşamamış olmanın perspektifiyle belki, belki farklı bir kültürde yetişmenin etkisiyle diyorum ki; ben kendimi öldürürüm, gerekirse kendi çocuğumu da öldürürüm ama yine de yenilsin diye satmam. Ayrıca yine diyorum ki erkek çocuk diye gözü dönmüş ve sırf bu gayede kendi kanından canından kız çocuklarını ölsün diye nehre atan, çöplüklere terkeden, sakatlayıp dilenci olarak çalıştıran kocayı da öldürürüm. Sonrasında bana ne olacağı umrumda olmaz. Sonrasında yaşamak umrumda olmaz. Kaderim ne olursa olsun, çocuğuma bunu yapan adamın ölümü benim elimden olur. Ne yaa bu. Okurken hayattan tiksindim yemin ederim. Coğrafya kaderdir ama bu kadar da değildir. Kitapta beni ağlatan tek bölüm olan kürtaj sahnesinden bahsetmek istemiyorum bile. Dünyadaki hiçbir ideoloji ve hiçbir para, tüm zehirleme girişimlerine inat hayata tutunmaya çalışan ve canlı doğan bir bebeği boğarak öldürmeyi haklı çıkarmaz. Bu nasıl bir acıdır bilemiyorum. Meili bu acıya nasıl katlanabildi, gerçek hayatta kadınlar bu acılara nasıl göğüs gerebildi en ufak bir fikrim yok çünkü ben yapamazdım. Karnimdan bebeğimi çıkarıp gözümün önünde boğmalarına ve sonrasında plastik bir poşetin içine koyup çöp gibi bir kenara atmalarına dayanamazdım. Bazı acılara da dayanılmıyor işte... Kitabın sonlarına doğru kurgu yavanlaşıyor, okuması güçleşiyor ama çoğunluğun aksine ben finali kitaba uygun ve güçlü buldum. Doğumdan sonra nehrin karanlık ve pis sularına karışan Meili ve sonunda hep hayalini kurduğu oğlan çocuğuna kavuşup onu çöpten bir dağın üstünde güneşe doğru kaldıran kocası Kongzi. Çocuğun ölü olduğunun farkında bile değil. Önemli olan tek şey artık bir oğlan çocuğunun olması... Son derece dramatik ve sanatsal bir kare bence. 7/10
Cenneti Öldürmek
Cenneti ÖldürmekMa Jian · Martı Yayınları · 2020159 okunma
·
588 görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.