Atatürk , yanında çalışan bizlerle sık sık ilgilenir, uşak olduğumuza bakmadan sofrada, konukların arasında yaptığı şakaların, takıl maların dışında yalnız gördüğü zamanlar da bir eksiğimiz, isteğimiz olup olmadığı ısrarla sorardı.
— Sağolun Paşam, hiç bir eksiğimiz yok... Karşılığını alınca da düşünceli bir halde uzaklaşırdı.
1928 yılında İstanbul'dan Ankara'ya ilk gidişim de bir gün Atatürk :
— Çelebi efendi, yerinden memnun musun? Diye sordu.
Köşkte şoförler, müstahdem için ayrılmış yerler vardı. Üç - dört kişi bir arada yatardı. Biz de başsofracı İbrahim, İki Ali'ler ve ben dördümüz ayni yerde kalıyorduk. Pek rahat ta sayılmazdık. Böyle olduğu halde :
— Çok memnunum Paşam. Diye karşılık verdim.
Atatürk, bu sözlerimi duymamış, gibi konuşması na şöyle devam etti :
— Burada belki rahat değilsiniz. Ben de rahat değilim... Ama her şey zamanla düzelir...
Ben yeniden:
— Rahatım Paşam... Dedim. Bunun üzerine Atatürk :
— K a ç para alıyorsun? Diye sordu.
— Elli lira...
— Yarın yüz lira alırsın. Ama zaman gelecek, ben Reisicumhurluktan çekileceğim. O zaman belki bu parayı alamıyacaksın. Belki beş lira alacaksın. O zaman da birbirimizi bırakmıyalım...
Bu sözler, Atatürk'ün hizmetkârlarına bile ne kadar bağlı olduğunu ve onlardan ayrı kalmak istemediğini açık seçik gösteriyordu.