Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

1166 syf.
·
Puan vermedi
·
6 günde okudu
Gerçek İslam
Zaman zaman gündeme kimi hocaların verdiği vaazlar düşer ve epey tepki çeker. Modern kültürü içselleştirmiş Müslümanların bunlara tepkileri genellikle gerçek İslam'ın bu olmadığı şeklinde olur, ardından Kuran'daki "akledin" ayetlerini öne çıkarırlar. Burada üzerine konuşulacak iki nokta var. 1. Bu hocalar inisiyatif alıp dinde olmayan bir hüküm mü koyuyorlar yoksa dinin kaynaklarında var olan bir şeyi mi dile getiriyorlar? Örneğin hatırladığım kadarıyla gündeme, bir kadının yanında akrabası bir erkek olmadıkça belli bir mesafeden uzağa seyahat edemeyeceği yönünde bir vaaz düşmüştü; bir başkasında kadının kocasının erkek akrabalarıyla bir arada bulunmaması, hakeza aralarında nikah olmayan kadın ile erkeğin bir arada bulunmaması yönünde de bazı vaazlar gündeme düşmüştü. Bunlara dair hadisler mevcut: - “Kadın, yanında nikah düşmeyen bir kimse olmadığı müddetçe üç gecelik yola gitmesin.” (Buhârî, Taksim's-Salat 4; Ebu Dâvud, Menasik 2, 1727; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 2/13, 19, 142; İbn Huzeyme, Sahih, 2521.) - “Hiçbir erkek, yanında nikah düşmeyen bir kimse olmaksızın bir kadınla başbaşa kalmasın..." (Buhârî, Cezâu's-Sayd 26, Cihad 140, Nikah 111; İbn Mâce, Menasik 7, 2900; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/222, 346.) - “Kadının kocasının erkek akrabaları, ölümdür” buyurdu. (Buhâri, Nikah 111; Tirmizî, Rada' 16 , 1171; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 4/149, 153.) Bu durumda ilgili Müslümanlar, Peygambere karşı olamayacakları için bu sefer hadislerin güvenilir olmadığı savını öne sürüp bunları reddederler. Ancak hadisler olmayınca başta namaz olmak üzere din için önemli ibadetlerin nasıl yapılacağı belirsizleşir. Bununla birlikte hadislerin yokluğunda birçok ayet arka plandan yoksun kalır. Bu nedenle her ne kadar bu tarz Müslümanların çok hoşuna gitse de "Kuran tek başına yeter," mottosunun geçerliliği epey zayıftır. 2. İlgili Müslümanlar "akledin" ayetlerinden bir nevi
René Descartes
René Descartes
'in cogito ergo sum'a varan sorgulama sürecine benzeyen sonuçlara varırlar lakin bunun aksine birçok hadiste tehlikeli konuların, bir faydası olmayan (burada kastedilen temel felsefi sorgulamalar) mevzuların sorgulanmaması tavsiyesi, emri geçer. Zaten bunun en görünür yansıması Müslümanlardaki "vardır bir hikmeti" tavrıdır. Akla vurulduğunda ne kadar mantıksız olsa da "vardır bir hikmeti" denilerek mevzular ötelenir. Ayrıca modernist felsefecilerin ve hocaların başta kadınlara dayak atılması yönündeki ayeti yorumlarken kullandıkları kelime kökenine dayanma taktiğini "akledin" konusuna da uygularsak -ki buna hiç uygulamazlar- aslında istemedikleri bir neticenin çıktığı görülür. Çünkü “ ‘Akıl’ kelimesinin Arapça kökeni (‘akl’) ‘develerin dizlerini bağlamak için kullanılan ip’ anlamındadır. Amerika’daki kovboylardan farklı olarak Arapların çölde develerini bağlamak için kullanabilecekleri pek ağaç yoktur. Dolayısıyla devenin bir dizini bağladıklarında deve akıllı olur ve bir yere gidemez. Dolayısıyla ma’kul kelimesi ‘ayağı bağlı deve’ anlamına gelir.”(Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı/Cilt: 123 Sayı: 243 Sayfa: 299-304/Kasım - Aralık 2019/ŞEYBÂNÎ-NAME’DE AKLIN YORUMU- Prof. Dr. Yıldız KOCASAVAŞ) O halde akletmek, bu hocaların ve felsefecilerin yorumlarının aksine özgürce sorgulamak değil, sınırlanmış bir düşünme manasına gelmektedir. İslami çerçeveden bakıldığında bu sınırların ayet ve hadisler olduğu görülebilir. Tabi buna mezhep imamlarının hükümleri de eklenebilir. Sonuç olarak "akledin" ayetlerinden cogito çıkmaz. __ İslam'a getirilen eleştirilerin başında kadınların konumu ve kadınlarla ilgili olan hükümler gelir. Ancak aslında İslam'ın erkek anlayışına da eleştiri getirilmelidir. Çünkü ilgili hadislere bakılınca ortaya çıkan erkek profili, cinsel açıdan iradesini dizginlemekte epey zorluk çeken bir figürdür. Cinsel içgüdünün insan üzerindeki etkisi yadsınamaz lakin insan salt buna tabi olan bir canlı değildir. Örneğin bir önceki bölümde de verdiğim hadisi burada da paylaşabilirim: “Hiçbir erkek, yanında nikah düşmeyen bir kimse olmaksızın bir kadınla baş başa kalmasın..." (Buhârî, Cezâu's-Sayd 26, Cihad 140, Nikah 111; İbn Mâce, Menasik 7, 2900; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/222, 346.) Erkekler kadınlarla baş başa kalabilir, bilakis din gibi bağlayıcılığı kuvvetli bir yapının bu telkini, erkeğin kendi kendine iradesini zayıf olduğu telkinine dönüşebilir ve bunun neticesinde bir kadınla baş başa kalınca hatta bir kadın görünce aklına ilk olarak cinselliğin gelmesine sebep olabilir. Psikolojide de bu vardır, yani insan kendisine sürekli karamsar telkinlerde bulunursa bir süre sonra karamsar ruh haline bürünebilir. Benzer bir hadiste ise bir erkek yolda bir kadın görüp de tahrik olursa eve gidip kendisine helal olan kadınla birlikte olsun tavsiyesi verilir. Not almadığım için birebir aktaramadım ancak bilindik bir hadistir, isteyen hemen bulabilir. Bu yönde başka hadisler da var. ___ Özellikle Ramazan aylarındaki iftar ve sahur programlarında hocaların değindikleri başlıca konulardan birisi İslam'ın adaletli yapısıdır. Çoğu insan da küçüklükten beri bu telkinle büyümüştür. Ancak bir hadis bunun aksini işaret ediyor. Hadiste bir adamla kadın zina ederler. Adama sopa ve sürgün cezası verilirken kadın ise recm edilerek öldürülür. Eğer ortada bir suç varsa buna katılanlar cinsiyetine bakılmaksızın aynı şekilde cezalandırılmalıdır. Halbuki bu örnekten çıkan sonuç, zinada erkek suçlu ama kadın daha suçlu şeklinde gözükmektedir. Ayrıca burada kadına verilen ceza epey acı vererek öldürme yöntemlerinden biri olan taşlanmadır. Süreyya'yı Taşlamak filmini izleyen veya zaman zaman internete düşen örneklerine denk gelmiş insanlar recmin nasıl bir uygulama olduğunu bilirler. Modern kültürü içselleştirmiş hiçbir insanın bu cezayı hoş görebileceğini düşünmüyorum, en azından buna ihtimal vermek istemiyorum. Yine birçok Müslüman bu cezanın İslam'da olmadığını söyleyecektir ancak hadislerden görüldüğü üzere bizzat Peygamberin emriyle uygulanmıştır. Örneğin: - Ebu Hureyre ile Zeyd b. Hâlid el-Cuhenî (r.anhümâ)dan rivayet edilmiştir: “Bir bedevi, oturduğu bir sırada Peygamber (s.a.v.)'e gelip: “Ey Allah'ın Resulü! Allah aşkına, hakkımda Allah'ın Kitabıyla hükmet!” dedi. Bundan daha anlayışlı olan diğeri de: Peygamber (s.a.v.): “Derdini söyle!” dinliyorum” buyurdu. Adam: “Oğlum, bu adamın yanında ücretli işçi idi. Hanımıyla zina etti. Oğlumun recm edileceğini haber aldım. Hemen oğlum namına yüz koyun ile bir cariyeyi fidye verdim. Sonra da bu yaptığımı bir de ilim adamlarına sordum. Bana: “Oğluna yüz değnek ve bir yıl sürgün cezası gerekir, bu adamın karısına da recm cezası gerekir” dediler”dedi. Bunun üzerine Resulullah (s.a.v.): “Nefsimi elinde tutan Allah'a yemin ederim ki, ikinizin arasını Allah'ın Kitabına uygun şekilde hükme bağlayacağım: Carîye ve koyunlar sana geri verilecek. Oğluna yüz sopa ve bir yıl sürgün tatbik edilecek” buyurdu. Daha sonra Eşlem kabilesinden bir adama seslenerek: “Ey Üneys! Bu adamın hanımına git, eğer zina ettiğini itiraf ederse, onu recmet!” buyurdu. Bunun üzerine Üneys, kadının yanına gitti. Kadın, suçunu itiraf etti. Resulullah (s.a.v.) kadının recm edilmesini emretti. Kadın da recmedildi. (Buhârî, Hudûd 30, 32, Şurût 9, Eymân 3; Ebu Dâvud, Hudûd 24, 4445; Tirmizî, Hudûd 8, 1433; Nesâî, Adabu'lKudât 22; İbn Mâce, Hudûd 7, 2549; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 4/115, 116) - Abdullah İbn Abbâs (r.a)'tan rivayet edilmiştir: “Ömer İbnu'I-Hattâb, Resulullah (s.a.v.)'in minberi üzerine oturmuş vaziyette: “Yüce Allah, Muhammed (s.a.v.)'i hakla gönderdi, kendisine kitap indirdi. Allah'ın indirdikleri arasında recm âyeti de vardı. Biz onu okuduk, anladık ve ezberledik. Resulullah (s.a.v.) recm cezası verdi. Ondan sonra da bizler de (recm cezası) verdik. Şahsen aradan fazla zaman geçince, bazılarının çıkıp: Allah'ın kitabında biz recm âyeti bulamıyoruz” diyerek Allah'ın indirmiş olduğu bir farzı terk edip sapıtmalarından korkuyorum. “Recm, Allah'ın kitabında muhsan ergenlik çağına girmiş, akıllı, sahih bir evlilikle evlenmiş ve gerdek yapmış olduğu halde zina eden kadın ve erkeklere ispatlayıcı bir delil veya hamilelik veya itiraf olduğu takdirde uygulanması gereken bir haktır” dedi. (Buhârî, Hudûd 30, 31, İ'tisâm 16; Ebu Dâvud, Hudûd 23, 4418; Tirmizî, Hudûd 7, 1431, 1432; Nesaî, Sünemi'1- Kübrâ, 4/272, 273, 274; İbn Mâce, Hudûd 9, 2553; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/23, 24, 47, 55.) ___ Değinilecek çok konu var ama ben son olarak kadınlarda evlenme yaşına örnek olacak ve olan bir hadise değinerek bitireceğim. Bu hadis birçok insanın aşina olduğu Aişe'nin evlenme hadisidir: Hz. Aişe (r.anhâ)'dan rivayet edilmiştir: “Resulullah (s.a.v.) beni altı yaşımda iken nikâh etti, dokuz yaşımda iken de benimle gerdeğe girdi. Daha sonra Medine'ye geldik. Ben bir ay sıtmaya tutuldum. Bu sebeple de saçlarım döküldü. Nihayet saçlarım tekrar büyüyerek omuzlarıma indi. Derken bana annem Ümmü Rumân geldi. Ben kız arkadaşlarımla birlikte bir salıncak üzerinde oynuyordum. Bana seslendi. Derhal yanına vardım. Benden ne isteyeceğini bilmiyordum. Elimden tutarak beni kapıda durdurdu. Nefesim kesilmiş, “Heh”, “Heh” diye soluyordum. Nihayet hızlı solumam geçti. Ümmü Ruman, beni, bir eve/odaya aldı. Bir de ne göreyim, evde, Ensar'dan bir takım kadınlar var. Kadınlar, bana: “Hayırlı, uğurlu ve mübarek olsun” dediler. Annem Ümmü Rumân, beni, onlara teslim etti. Kadınlar başımı yıkadılar. Üstümü başımı düzelttiler. Resulullah (s.a.v.), kuşluk zamanı ansızın çıka geldi. Kadınlar beni ona teslim ettiler.” Ebu Hanife'ye göre baba, küçük yaştaki kızını evlendirebilir. Fakat bu kız, ergenlik çağına girdiği zaman nikahını feshedip etmeme hususunda serbesttir. Dilerse nikahını devam ettirir, dilerse de devam ettirmez. (Buhârî, Menâkibu'l-Ensar 44; Ebu Dâvud, Nikah 32-33, 2121; Nesâî, Nikah 29, 78; İbn Mâce, Nikah 13, 1876; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 6/118, 280) Peygamber bir Müslüman için birincil örnek alınacak insandır. Hadislerden görülüyor ki sahabeler bu nedenle Peygamberi adım adım takip edip gözlemlemişler, kafalarına takılan neredeyse her şeyi sormuşlar. Haliyle Peygamberin evlenme şekilleri de Müslümanlara örnek teşkil eder. İlgili hadiste görülüyor ki bir kızla henüz altı yaşındayken evlenilebilir, dokuz yaşında da onunla cinsel ilişkiye girilebilir. Bundan dolayı zaman zaman bu yönde vaaz veren hocalara denk gelinir. Yine dokuz yaşındaki bir kız çocuğunun cinsellik kurulabilecek erginliğe geldiğine duyulan inanç nedeniyle Avrupa'ya gitmiş bazı mültecilerin kız çocuklarına yönelik eylemlerine zaman zaman haberlerde görüyoruz. Bu konuda benim denk geldiğim iki yorumlamadan birinde, Araplarda kızların yaşının ergenliğe girince sayıldığıdır ancak bu epey zorlamadır ve buna göre başka bilinen dönemin kadınlarının yetmiş seksen yaşında çocuk doğurmuş olması gerekir ki bu mümkün değil; ikincisinde ise dönemin Arabistan'ında kızların çabuk olgunlaştığıdır. Bunun üzerine konuşmak bile zaman kaybı olabilir. Ayrıca varsayalım kızlar fiziksel olarak olgunlaştı, peki zihinsel olgunlaşması ne durumdadır? Hadisten görülür ki Aişe oyun oynamaktadır, çünkü bir çocuk henüz. Son kısımda ise Ebu Hanife'nin yorumu verilmiş ki bunun imkanının ne kadar zor olduğunu anlamak zor değil, zira çocuk yaşta evlenmiş bir kızın sonradan boşanmak istemesini bırak, daha ileriki yaşta ekonomik özgürlüğü olmayan ve ev temelli büyümüş bir kızın sonradan boşanmak istemesi bile zordur. İncelemede karakter sınırı olduğu için bazı hadislere yorumda yer vereceğim, isteyen oradan okuyabilir. Keyifli okumalar..
Sahih-i Müslim
Sahih-i MüslimMüslim bin Haccâc · Polen Yayınları · 200885 okunma
··
3.902 görüntüleme
Mustafa A. okurunun profil resmi
Gerçek inceleme bu değil.;) Eline sağlık Kaan, cesur bir inceleme olmuş yine.
Kaan okurunun profil resmi
Teşekkür ederim Mustafa abi :)
Tengrigens okurunun profil resmi
Kaan yine döktürmüşsün, ama anlayacaklarını sanmıyorum. Çünkü din bir uyuşturucu olarak halkın damarlarına nüfuz etmiş ve halkın IQ seviyesi belli. Birde her sakalı, cüppesi olana Allahu Ekber dediği için domalırsan beceren çok olur. Sonuç olarak günümüzde yaşadığımız sorunların ortaya çıkması kaçınılmaz oluyor. Hep söyledim, tekrar ediyorum. Türklerin başına gelmiş en felaket şeyin İslamiyet olduğunu düşünüyorum. Tüm dinlere olan bakış açım aynı ama yüzlerce mensup olunabilecek din varken sen git insanlık tarihindeki en boktan milletin dinini seç, vizyonsuzluk.
Kaan okurunun profil resmi
Teşekkür ederim. Bence de Türklere en büyük zararı İslam vermiştir. İslam'la şereflendik denilir lakin İslam yüzünden Araplaşmanın kıyısından dönmüşüz, maalesef yine bu kıyılara yaklaştık. Ve İslam'ın ne olduğunu kabul edip eleştirmedikçe bu kıyılara zaman zaman gelinmeye devam edilecektir.
Kaan okurunun profil resmi
Bazı hadisler: - “İnsanların gözleri önünde yağmacılık eden yüksek mevki sahibi/zalim kimse, yağmalarken mümin olarak yağmalamaz.” (Buhâri, Mezalim 30, Eşribe 1; Ebu Dâvud, Sünnet 15, 4689; Tirmizî, İmân 11, 2627; Nesaî, Sârik 1; İbn Mace, Fiten 3, 3936; Ahmed b. Hanbel, 2/376) - Ebu Hureyre (r.a)'tan rivayet edildiğine göre, Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır: “Bir kimse hanımını yatağa çağırıp da hanımı yatağa gelmezse, kocası hanımına kızgın olarak geceyi geçirirse melekler sabaha kadar o kadına lanet eder.” (Buhârî, Bed'üi-Halk 7, Nikah 85; Ahmed b. Hatibe, Müsned, 2/255, 348, 386, 468, 519, 538.) - Hz. işe (r.anhâ)'dan rivayet edilmiştir: “Ben, kendilerini Resulullah (s.a.v.)'e mehirsiz olarak bağışlayan kadınları ayıplayıp: “Bir kadın hiç kendini hibe eder mi?” derdim. Bunun üzerine yüce Allah, “Onlardan kimi dilersen nöbetinden geri bırakır, kimi de dilersen yanına alabilirsin. Nöbetinden geri bıraktıklarından kimi istersen yanına almak da sana güçlük yoktur” (563: Ahzab: 33/51.) ayetini indirince: “Vallahi, Rabbinin senin arzunu hemen yerine getirdiğini görüyorum” dedim.” (Buhârî, Tefsiru Sure-i Ahzab 7; Nesâî, Nikah 1; İbn Mâce, Nikah 57, 2000; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 6/134, 158, 261) - Ebu Saîd el-Hudrî (r.a)'tan rivayet edilmiştir: “Biz, Resulullah (s.a.v.)'le birlikte Mustalik oğulları gazasında bulunduk. Arapların güzel kızlarını esir aldık. Derken bekarlığımız uzun sürdü. Dolayısıyla bu kadınlar üzerinden fazlaca fidye almaya rağbet ettik. Bunun için de bu kadınlardan faydalanmayı ve çocuk tutturmamak için azl yapmayı istedik. Bunun üzerine birbirimize: “Resulullah (s.a.v.) aramızdayken bu meseleyi ona sormadan mı yapacağız?” dedik. Dolayısıyla biz de bu meseleyi Resulullah (s.a.v.)'e sorduk. Bunun üzerine Resulullah (s.a.v.): "Bunu yapmamanızda bir sakınca yok. Allah, kıyamet gününe kadar kaç can yaratmayı takdir ettiyse o canlı mutlaka meydana gelecektir” buyurdu. (Buhârî, Meğâzî 32, Nikah 96, Kader 4, Büyü 109, Itk 13, Tevhid 18; Ebu Davud, Nikah 47-48,2172; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 3/68, 72) - Enes b. Mâlik (r.a)'tan rivayet edilmiştir: “Ureyne kabilesinden bazı insanlar, Medine'ye Resulullah (s.a.v.)'in yanına gelmişlerdi. Fakat şehrin havası onlara iyi bulmayıp karın hastalığına yakalandılar. Bunun üzerine Resulullah (s.a.v.)'e gelip durumlarını ona anlattılar. Resulullah (s.a.v.), onlara: “İsterseniz zekat develerinin bulunduğu yere gidin de onların sütlerinden ve idrarlarından için” buyurdu. Onlar da bunu yaptılar, sonra da iyileştiler. Sonra da çobanlara saldırıp onları öldürdüler ve İslam'dan döndüler. Üstelik giderlerken de yanlarında Resulullah (s.a.v.)'in develerini de sürüp götürdüler. Bu durum, Peygamber (s.a.v.)'e ulaştı. Peygamber (s.a.v.), onların peşlerinden bazı kimseler gönderdi. Bunun üzerine Ureyneliler, Peygamber (s.a.v.)'e getirildi. Peygamber (s.a.v.), müslümanlara savaş açmalarından dolayı onların ellerini ve ayaklarını kesti, çobanları öldürmelerine kısas olarak gözlerine mil çekildi ve onları ölünceye kadar Harre denilen yerde bıraktı.” (Buhârî, Zekât 68, Hudûd 1, 16, 17, Meğâzî 36, Tub 5, 6; Ebu Dâvud, Hudûd 3, 4364, 4365, 4366, 4367, 4368, 4371; Tirmizî, Taharet 55, 72, Etime 39, 1846; Nesâî, Tahrimu'd-Dem 7, 8; İbn Mâce, Hudûd 20, 2578; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 3/186.) - “Kim sabahladığı zaman aç karnına Medine'nin iki taşlığı arasında bulunan Acve hurmasından yedi hurma yerse, akşamlayıncaya kadar ona zehir zarar vermez.” (Buhari, Et'ime 43, Tıb 52; Ebu Dâvud, Tıb 12, 3876; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/168, 177, 181.) - “Resulullah (s.a.v.), benim üzerimde usfur boyasıyla sarıya boyanmış iki elbise görüp: “Doğrusu bu, kafir kimselerin elbiselerindendîr. Dolayısıyla sen bunu giyme!” buyurdu. (Nesâî, Zinet 96; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 2/162, 164, 193. 207.) - “Melekler, içerisinde köpek olan ve resim bulunan eve girmez.” (Buhari, Bed'u'1-Halk 6, 17, Meğazî 11, Libas 88; Tirmizî, Edeb 44, 2804; Nesai, Zinet 112; İbn Mace, Libas 44, 3649; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 4/28, 29.) - “Kıyamet günü insanlardan azaba uğrayacak olanları, resim/suret yapanlardır.” (Buhârî, Libas 89; Nesâî, Zinet 114; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/375, 426.) - “Allah dövme yapan ve yaptıran kadınlara, yüzden kıl yolan ve yolduran kadınlara, güzellik için diş törpülettiren kadınlara, Allah'ın yarattığı şekli değiştiren kadınlara lanet etmiştir…” (Buhari, Libâs 82, 84, 85; Ebu Dâvud, Teraccül 5, 4169; Tirmizî, Edeb 33, 2782; Nesâî, Zînct 23, 24, 26; İbn Mâce, Nikâh 52, 1989; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/454.) - Resulullah (s.a.v.)’ı: “Eğer sizin ilaçlarınızdan bir şeyde hayır varsa bu, hacamat bıçağında veya bal içmede yada ateşle dağlamadadır. Ancak ben dağlamayı sevmiyorum” diye buyururken işittim' dedi. (Buhârî, Tıb 4; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 3/343.) - “Bir kimsenin karnının içi, onu bozacak bir irinle dolması şiirle dolmasından daha hayırlıdır.” (Buhari, Edeb 92; Ebu Dâvud, Edeb 87, 5009; Tirmizî, Edeb 71, 2851; İbn Mâce, Edeb 42, 3759, 3760; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 2/288, 355, 391, 478, 480) - “Horozun Ötme sesini işittiğiniz zaman Allah'tan ihsanını dileyin! Çünkü horoz, bir melek görmüştür. Eşeğin anırmasını işittiğiniz zaman da şeytandan Allah'a sığının! Çünkü o, bir şeytan görmüştür.” (Buhârî, Bcd'u'1-Halk 15; Ebu Dâvud, Edep 105-106, 5102; Tirmizî, Deavat 57 , 3459; Nesâî, Amelıı'1-Yevm ve'I-Leyl, 943, 944; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 2/306, 321, 34) - “Benden sonra geride erkeklere kadınlardan daha zararlı bir fitne bırakmadım.” (Buhari, Nikah 17; Tirmizî, Edeb 31, 2780; İbn Mace, Fiten 19, 3998; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 5/200, 210)
Thoth okurunun profil resmi
Çok güzel bir inceleme olmuş, eline sağlık. Tengrigens'le aynı düşüncedeyim, anlayacaklarını pek sanmıyorum. Çok iyimser olmak gerekirse de belki bilgisi olmayan ve araştırmak isteyenlerin biraz bilgi edinebileceği, katkı verebilecek bir inceleme.
Kaan okurunun profil resmi
Teşekkür ederim.
Hilal okurunun profil resmi
Yazdıklarınız bana Asur kanunlarını hatırlattı.
Kaan okurunun profil resmi
Hammurabi'nin kanunları mı?
1 sonraki yanıtı göster
ac dem okurunun profil resmi
kardo selamlar öncelikle tebrikler 1300 küsür kitap okumuşsun helal olsun yani bu kadar kitap okumak başka bir şey ben şunu soracam bu incelemede eleştirdiğin konular zaten tartışılan konular merak ettiğim hangi din yada anlayış yada perspektif vs öneriyorsun günlük hayatımız ,sosyal hayatımız yada iş hayatımız vs için.Görüşlerini merak ediyorum.(Not:tüm paylaşımlarını incelemedim kardo belki paylaşım yapmışsındır bilmiyorum)
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.