Gönderi

·
Puan vermedi
·
Beğendi
Ah iza ah diye başlayabilirim. Sevgi dolu ana babasının her ihtiyacını karşılayan onlar adına tüm kararları veren iza. Başlangıçta kulağa ne hoş geliyor, yaşlılık günlerinde bizim adımıza karar verip uygulayacak evlatların olması ne güzel! Ama gerçek öylemi... Kitap ateş, su, hava adı altında üç bölümden oluşuyor, ilk bölümde babasını kaybeden iza ve annesinin yaşadığı travma anlatılıyor, daha ziyade etelka'nın gözünden eşiyle tanışmaları, evlenmeleri, geçirdikleri kötü günler herşeye rağmen birbirlerine sıkısıkıya tutunmaları bilinç akışı yöntemiyle okura sunuluyor. Iza ise annesi bu kaybın acısını kendi kendine yaşarken annesi adına tüm yasal toplumsal prosedürlerle uğraşıyor annesi için herşeyi en ince ayrıntısına kadar planlıyor. Hah diyoruz ne iyi bir evlat! Annesinin evini satıp, kente kendi yanına taşıyor. İkinci bölümde iza ve etelka'nın Budapeşte deki yaşamı su gibi iz bırakmadan akıp giden kent yaşamından oluşuyor. Kırsal kesimden her şeyi kendinin yaptığı yaşamdan ayrılıp elektrikli ev aletlerinin öne çıktığı, yaşamın daha hızlı aktığı bir yaşama ayak uydurmakta  zorlanıyor etelka. Başlangıçta iza için tüm hayatı konforlu hale getirme çabası verir fakat iza ondan sadece köşesinde oturmasını bekler. Yıllarca kendi işini kendi yapıp, sosyal bir çevresi arkadaşlar olan ve büyükkentte hiç tanıdığı olmayan etelka'ya bu durum çok ağır gelir ve gün be gün bu durum onu çökertir, depresyona sürükler. Üçüncü bölümde kocasının mezar taşını yaptırmak için kasabasına geri dönen etelka anıları ile çıktığı yolculukta hayatına son verir. Kitabın kabaca özeti bu şekilde fakat izanın narsist bir kişilik yapısında olduğu farkediliyor, kendi düşündüğü doğruların herkes için en doğrusu kabul ederek etrafındaki insanlara kendi alanlarını bırakmıyor, bu davranış çok sevgi, çok ilgi gibi görünmesine karşın aslında ilişkide bulunduğu kişileri içten içe yok eden bir davranış oluyor. Oscar wilde nin dediği gibi "oysa herkes ölürür sevdiğini, kimi yeterince sevmez kimi fazla sever." biraz da kendi eleştirimi yapmak isterim yaşlılarımızı aynı çocuklarımız gibi çok seviyoruz ama bizim belirlediğimiz sınırlarda onların kendi istekleri varmı hiç düşünmeden. Yesin içsin hiç birşeye karışmadan köşesinde otursun. Sosyal hayat ne olacak peki. Kendi sosyal çevrelerinden uzaklaşmış yada yaşıtlarının vefatıyla yalnızlaşmış insanları daha yalnız hale getirmek, zarar görmemeleri için hiç birşey yaptırmadan hiç bir yere çıkmadan saksıdaki çiçek gibi bakım yapmak, doğrumu yapıyoruz acaba. Okunması gereken, kitabın söyledikleri ve söylemedikleriyle anlanması gereken çok güzel bir kitap tavsiye ediyorum.
Iza'nın Şarkısı
Iza'nın ŞarkısıMagda Szabo · Yapı Kredi Yayınları · 20203,504 okunma
·
83 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.