Gönderi

430 syf.
·
Puan vermedi
İlk heyecan, ilk anılar ve arşivcilik (asla son değil)
Başlangıç olarak, ilk eleştiri yazım ve hayatım konusunda sonsuz tecrübe edineceğim “Marcel Proust ve Kayıp Zaman’nın İzinde” serisi maceramdan bahsetmek istiyorum. Her birimizin okuduğumuz ya da yaşadığımız en duygu dolu anları hatırlamayı bazen de onları gizli, belki de yeniden bulabilmek için karanlık bir alana saklama ihtiyacı duyarız, tıpkı sevdiğimiz eski bir eşyayı yeniden bulduğumuzda, zaman içinde aynı kokuyu barındırması gibi. Marcel Proust maceram, kitap okumayı seven her okur gibi sonsuz araştırma merakım ve böyle bir duygu derinliği yaşayıp onu bu kadar yoğun ve güzel bir şekilde yazıya aktarabilen bir yazarla tanışma isteğiydi. Bunda yazarın yadsınamaz hafızasının yanında resim, müzik, tiyatro ve edebiyat alanındaki ortak ilgisi ve benim de özellikle resim alanında uğraşlarım bu anları daha kalıcı hale getirme isteğini doğurdu. Çünkü hepimizin duygu dünyasında olan geçmişten ve belki unutup yeniden hatırlamak istediğimiz kayıp benliklerimiz hatıralarımız var. Ve onları saklamak bazen de kalıcılığını artırmak için resmetmek isteriz. (resimden ayrı olarak bunu şipşak fotoğraflarçılar da yapar) Bunda benim “benimsediğim her şeyi unutamayacak kadar tutkulu”olmamın da etkisi büyük. Uzun araştırmalarımdan sonra seriyi bulma arayışına başladım. Ancak okuduğum her yazı ya da kitabın kapağı ordaki resim bile benim için bir hikâye bir anı taşıdığından güncel piyasadaki basım, beni eskiyi bulmaya zorladı. Hayat telaşesi ve koşturma içinde yedi ay boyunca eski basım seriyi aradım. Bu arayışta sonsuz kitapçı ve sahaf ziyaret edilip sayısız adım atıldı. Öyle ki bu durum başka şehirlerde, şehir dışında bile devam etti. Ve sonunda seriden bir eksik kitapla —daha sonra tamamladığım— piyasa değeri karaborsaya ulaşan ama bulduğum kitapçı da bu durumdan bihaber kitaplarıma ulaştım. Sanki o çok sevdiğim en yakınımı bulmuş gibi sevinç çığlıkları ve devamında kitaplara sarılma olarak devam etti. (Kitapçıya tekrar gittiğimde bu ânımı unutmadıklarından aramızda tatlı komik-samimi bir konuşma geçti :) ve unutmadan bu arayış bile bana sonsuz güzellikte bir anı bıraktı.) Serinin ilk kitabı Swann’ların Tarafı’dan bahsedecek olursak; daha ilk karşılaştığım cümlelerde bile bana, yoğun duygu derinliğinin yanında oldukça zor okunabilen cümlelerin olduğunu hissettirmişti. Bu durum üç bölümden oluşan kitabın başlangıç kısmında belirgin olarak görülse de ikinci bölüm “Swann’ın Bir Aşkı” tamamen akıcı ve güzel bir anlatıma geçiş sağladı. Aşkın bu kadar yoğun ve güzel anlatımına şahit olmak, beni oldukça mutlu etti. Proust’un o anlatımındaki sanki birine açıklar gibi “daha yavaş” ve daha etkileyici tasvirleri bende yanımda defter tutup sürekli not alma ihtiyacı yarattı. Aşkın en güzel tanımıydı sanki bunlar. Neredeyse tüm satırlar içinde “evet bende öyle hissettim ama böylesine açıklayamazdım”, dedirtti. Şimdiye kadar okuduğum en güzel kitaplardan biri olarak yerini alacak. Kitabı bitirmiş ve seriye büyük bir heyecanla devam eden bir okur olarak bu dönemde kendime yaptığım en iyi yatırım olarak görüyorum. Öyle ki 1K ailesine katılıp naçizane “Proustien” olma hikâyem olarak devam edecek burada. Okuyan herkese teşekkür ederim…
Swann'ların Tarafı
Swann'ların TarafıMarcel Proust · Yapı Kredi Yayınları · 20044,272 okunma
·
104 görüntüleme
Marias okurunun profil resmi
Epey seneler geçti ama çalakalem ve biraz da arşiv, tabii bolca anı.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.