Bugün kitapçıda gezerken gördüm ki pucca'nın yeni kitabı çıkmış, ehh ben de zamanı geri sarayım ilk kitabı hakkındaki görüşlerimi yazayım dedim.
İlk kitap çıktığında ortaokuldaydım. Bütün yaşıtlarımın elinde bu kitap, bir tek ben okumuyorum. Ara sıra da "bu ne böyle" "bu edebiyat mı" "gidin başka şey okuyun" tadında nasihatler verip veriştirirdim. Diğer kitaplar gibi koca bulma sanatının derinliklerine inen ve kadını aşağıladığını düşündüğüm kitap serilerindendi işte benim için. Kitap okuma dersimiz gelip çattığında ise okuduğum kitabı evde unuttuğumu farkeden ben, sınıfta kalem ve silgiden sonra en çok bulunan bu kitabı ödünç aldım. Daha sonra ise önyargılarımdan utandım diyebilirim. Genel itibariyle ne edebiyat ne de öğretici bir unsur içeriyor. Normal senin, benim gibi birinin günlüğü işte. Bu kadar çok satılmasının ve benim diğer kitaplarını okumamın tek sebebi ise mizah. Peki bu kitabı edebiyat ve öğreticilik içermiyor diye yerin dibine sokmak doğru mu? Bence kesinlikle değil. Çünkü bambaşka bir tür gibi bu tarz kitaplar. İnternet dili içeriyor bolca. Herhangi bir arkadaşınızla mesajlaşıyormuşcasına ana karakterle bir iletişim halindesiniz. Okurken gülüyorsunuz bolca. Kız grubunuzda bulunan bir kız pucca.
Gel gelelim neden bu kadar uzun uzun yazdığıma. Pucca okuyan kız, bilmem neyi okuyan kız tabirlerine ve aşağılamalarına son zamanlarda epey bir rastladım. Toplum kitap okumaktan o kadar uzak ki kitap okumanın karşılığı bilgi edinmek olmuş, bu çok yanlış. Nasıl her zaman bergman filmi izlemek istemiyorsam, her zaman da uzun uzun felsefi metinler okumak istemeyebilirim. Çok doğal. Bu kitapları okumanın sahilde oturmaktan bir farkı yok işte. Haz duyusu mevcut. Bir insanın boş olup olmadığına bu tarz romanlar okuyup okumamasına bakarak karar verilmez. Sadece bu tarz kitaplar mı okuyor, diye sormak daha doğru olur. Tabii benim fikrim.