Gönderi

486 syf.
·
Puan vermedi
Birinci Dünya Savaşı sonrası millî mücadele döneminin anlatıldığı kitapta, savaş sonrası Osmanlı toprakları işgal altındadır, halk kurtuluşunu kendi ellerinde görür, Kuvâ-yi Milliye (Kuvva) birlikleri kurulur ve her yerde yandaşlar toplamaya çalışır, bunlardan biri de Akşehir'dir. Hikâye savaştan dönen Akşehirli Salih'le başlar. Salih savaştan sağ kolu, sağ kulağı ve sağ yanağı eksik döner. Rum arkadaşı Niko, Salih'e (sırf ona kendini ezik hissettirmek için) yardımcı olurken Salih kendini içkiye verir ve etrafındakiler tarafından sevilmeyen adam olup Çolak Salih lakabını alır. O günlerde Akşehir'e iki önemli şahıs gelir, İstanbullu Hoca ve Doktor Haydar Bey. İstanbullu Hoca, Kuvva birliklerine engel olsun diye İstanbul hükûmeti tarafından gönderilmiştir, Doktor Haydar Bey ise Kuvvacıların destekçilerindendir. İstanbullu Hoca, padişahı desteklediği için hükûmet lehine çalışırken Kuvvacılar da İstanbullu Hoca'yı kendi yanlarına çekmeye çalışır. İstanbullu Hoca kendi yolundan dönmeyince Kuvvacılar tarafından "vur emri" çıkarılır. Bunu öğrenen İstanbullu Hoca dağa çıkar ve Küçük Ağa adını alarak bir çeteye katılır, kimse onun İstanbullu Hoca olduğunu bilmez. Salih, bir gün Niko ve diğer Rumların Osmanlı aleyhine yaptıkları planları duyar ve millî mücadeleye katılır. İyi silah kullanabilmek için her gün sol eliyle atış talimi yapar. Kuvvacılara katılır fakat çolak olduğu için orduya alınmaz, önce ayak işleri yaptırılır. Daha sonra İstanbullu Hoca'yı arayıp bulmaya gönüllü olup dağa çıkar, Küçük Ağa'yı bulur ve onun İstanbullu Hoca olduğunu anlar. Fakat geri dönmez, Küçük Ağa'nın yanında kalıp onu Kuvvacılara katılmaya ikna etmeye çalışır. Küçük Ağa Kuvvacılara katılmaya ikna olur, çetesinden ayrılır ve Çerkez Ethem'in çetesine katılır. Amacı Çerkez Ethem'in millî mücadele karşıtı eylemlerine engel olmaktır ve bunda da başarılı olur. Daha sonra Salih ile Küçük Ağa'nın yolları ayrılır. Salih, Niko'nun peşinden ona engel olmak için İstanbul'a giderken Küçük Ağa millî mücadele için çalışmaya devam eder. Kitabı merak edenler için özetle böyle. Bende uyandırdığı etkiyi anlatacak olursam, iki farklı etkisi oldu. Birincisi millî mücadele ve vatan savunması bilinci çok güzel işlenmiş. İkincisi, ufak tefek hesaplar yüzünden kocaman bir imparatorluk uçuruma sürüklenmiş, bir fincan Türk kahvesi içmek lüks olmuş. Türk'ün "kahvehanesinde" kahve bulunmazken Rum'un terzisinde eksik olmaz mesela. Tarık Buğra kalemini sevdiğim bir yazardır. Tarihî gerçekleri romanlaştırıp akıcı üslubuyla da yazdıklarını okunur kılıyor. Daha önce yazarın "Osmancık" ve "Firavun İmanı" adlı eserlerini okumuştum ve ikisini de çok beğenmiştim. Bu kitabını da sevdim. Tarih sevenlere tavsiye ederim.
Küçük Ağa
Küçük AğaTarık Buğra · Ötüken Neşriyat · 200010bin okunma
·
75 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.