Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Ancak ne kadar entelektüel çaba içinde olursa olsun mimarların herkesçe çok iyi binanın unsurları olan "fonksiyon, teknik ve biçim" üçlüsünde kalarak gerçek mimarlık yapma olanağı yine de yoktur. Çünkü mimarlığın asıl bileşeni "tam bulunduğu yer"dir. Mimarlık ürünü bulunduğu yerin karakterini -yani onu başka yerlerden ayıran özelliklerini- "genius loci"yi ortaya çıkarmak, görünür, kavranır hale getirmek ve geliştirmek, daha iyiye götürmek -imar etmek- durumundadır. Bunları, bilinen mimarlık bilgisinin kullanımı ile de bir ölçüde sağlayabilirsiniz. Ancak bu yine de yavan bir iştir. Çünkü yeterince entelektüel doyum sağlamaz, çünkü satranca benzer. Hardy'ye göre satranç gerçek matematikçilerin biraz küçümsedikleri, "olasılıkları sıralama yoluyla ispat"tan başka bir şey değildir. Ancak önemli iki fark mimarlığı entelektüel bir konuma oturtarak, satranç düzeyine indirilmesini engellemektedir. Satranç bilgileri daima aynıdır. Bilgilerin kullanıldığı tahta da daima aynıdır. Mimarlıkta ise her oyun'da toplumun dinamiği nedeniyle yeni bilgi geliştirilmesi yanında her oyunun başka bir tahtada oynandığı -bir arsanın diğerine benzemediği- ve belki de bu nedenle her 'oyun'da yeni bilgi üretilmesi gerektiği unutulmamalıdır. Bu unutulmadığı zaman mimarlık başlayabilir. Yani arsanın her zaman farklılığı çoğu zaman mimarları dürtüsü olmaktadır. Tahta değişse de mevcut bilgiler çerçevesinde kalınarak bina yapmak ancak satranç kadar yavan, yani entelektüel yaratıcılıktan uzak olabilir. Nasıl, yazı ile gerçek edebiyatı, matematik ile gerçek matematiği, resim ile gerçek resmi ayırabiliyorsak; bina yapmak ile gerçek mimarlığı da ayırabilmeliyiz.
·
31 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.