Dokunmak-dokunulmak hayatımızın en temel ve ilk tecrübesi aslında bu yüzden insan olabilmek için hep muhtacıyız dokunmanın-dokunulmanın. Kitapta sadece elle değil gözle, sesle, gülmeyle, susmayla, yazıyla dokunuşlara da değinilmiş ve başka bir insana dokunuşa, kendimize, yeryüzüne, sevgiliye dokunma gibi farklı tecrübelere de bakılmış. Her türlü dokunma insan olabilmemiz gerekli hatta yokluğu benliğimizde derin izler bırakıyor lakin her dokunuş tarzı aynı etkiyi bırakmıyor maalesef mesela; bakışlarla dokunulma ihtiyacımız var ama bakışın sahibini sevmiyorsak ya da bakışın şekli menfi düşüncelerle doluysa yokluğunda hissettiğimiz eksiklikten daha kötü bir iz bırakır bizde. Keşke her an diğer insanlara olan dokunuşlarımızın onlara nasıl etki edeceğini düşünerek onlara dokunabilsek. Bu hassasiyette olan kişi sayısı maalesef az çünkü çoğu kişi kendisine gelen dokunuşların bile tam olarak farkında değil, üzerinde durup düşünme ihtiyacı hissetmiyor bile günlük hayatın telaşesi yüzünden. Eğer bu tarz bir dokunuş bende nasıl bir iz bırakırdı-bıraktı diye düşünebilsek ötekine olan dokunuşlarımızı daha da güzelleştirirdik sanırım. Önemli bir nokta daha; eğer bir kişinin ruhuna dokunmak istiyorsanız da bu fiziksel dokunmanın yardımıyla olacaktır. Dokunmanın zamanını, süresini, şeklini, yerini ayarlayabilirseniz istediğiniz duyguyu karşıya verebilirsiniz. Eğer bunu yapamazsanız ya da karşı taraf size yahut dokunulmaya o an kapalıysa sizin bu dokunuşunuz şiddete dönüşebilir, bu yüzden dokunmanın başlangıcında ve o sürecinde karşının onayını gözetmeye devam etmek gerekli. Dikkat etmemizin bize de yararı olacaktır çünkü ben bir şeye dokunurken aynı zamanda o şey tarafından da dokunuluyorum demektir, benim de karşının da o an da menfi duygu ve düşüncede olmaması her iki taraf için de lehine olacaktır.

Dokunmanın Gücü ÜzerineWilhelm Schmid · İletişim Yayınları · 2022697 okunma

·

63 görüntüleme

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.

Gönderi

Elif Şahin