Roman, çoğunlukla gecenin bilinmezliğinin son noktaya ulaştığı alacakaranlıkta geçer. Bunun da ötesinde, yazarın görmemize ve anlamamıza izin verdiği her şeyi, tıpkı sinemada
kameranın kilitlendiği tek bir nokta gibi, bir pansiyonun iki odasını birbirinden ayıran duvardaki bir delikten görürüz. Barbusse, ışığın bile zor aştığı o küçücük delikten, sonsuzluğu geçirir özenle. Yan odada yaşanan her şey, makro evrenin mikro yansımasıdır adeta. Dünyanın büyük gerçekleri, küçücük bir sahnede sergilenir.