Sami Paşazade Sezai bir cariyenin hayatını anlatarak esir alım satımını, bunun ne kadar vicdansızca ve insafsızca yapıldığını anlatıyor.
Kitabın konusu gelecek olursak; Kafkasya'da yaşayan ve çok güzel bir kız olan Dilber'in vatanından ayrılıp esircilerin eline düşüp İstanbul'a getirilmesi ve bir aileye köle olarak satılması ile başlıyor. Dilber'in gördüğü eziyet ve aşağılanma karşısında daha fazla dayanamayıp kaçması ve satıldığı diğer evde büyüyerek düştüğü aşk hikayesi anlatılıyor. Romanda her ne kadar esir ticaretinin korkunçluğunu anlatılsa da aşka derince yer verilmiştir.
Öncelikle eski dönemde insan ticaretinin olması kesinlikle çok can sıkıcı bir durum. Kitapta geçen Dilber karakteri ise 9 yaşında bir esir hayatı sürmüştür. O kadar çok işkence görüyor ki fiziki ve psikolojik yönden üzüntüyü, çaresizliği derinden hissediyorsunuz. Bu yönüyle bile kitaptan; esaretin her türlüsü her yaşı etkiler mesajını alabilirsiniz.
Sami Paşazade Sezai, Sergüzeşt'te ele aldığı kölelik ve özgürlük temaları nedeniyle, yazıldığı dönemde hükümet tarafından gizlice göz altında tutulmasına ve Paris'e gitmesine neden olduğunu düşünürsek yazarın gerçekleri söylediğini anlayabiliriz
Sergüzeşt macera serüven anlamına gelmektedir. İçerisinde aşk konusu çok hassas işlenmiş. Duygu yoğunluğu fazla olan ama insanı yormayan bir kitaptı, okumanızı tavsiye ederim. Keyifli okumalar :)