Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

736 syf.
10/10 puan verdi
Rüzgarın Adı. Kvothe ile tanışmadıysanız tanışın diyorum. SPOİLER İÇERECEKTİR. LÜTFEN ONA GÖRE OKUYUN! Bir hancı var, KOTE. Hikaye onun tarafından aktarılırken iki farklı zamanda okuyoruz. Birisi yerleşik hayata geçen KOTE, diğeri çocuk KVOTHE. Hancı Kote elini eteğini her şeyden çekmiş, bana dokunmayan yılan bin yaşasın modunda kendisini lanetli gören bir adam. Hanına gelen bir tarihçi tüm işleri değiştiriyor ve tarihçi yazmaya başlıyor. Kote’nin hikayesini, yani Kvothe’nin hikayesini. Kitabımız tenekecilerle başlıyor. Tenekeciler, göçebe halklar. Arabalarıyla sürekli yollarda kumpanyacılık yaparak geçimini kazanan bir halk… Kvothe de onlardan birisi. Çok ama çok zeki bir çocuk, yollarda doğmuş, yollarda büyüyor. Bu arada Kvothe de sempati yapan Ben’den eğitim alıyor. Sempati sanatı. Büyücülük gibi düşünün ama çok farklı temellere dayandırılarak işliyor. Yazar bazı konuları öyle güzel birleştirmiş ki bu konuyu çok zekice buldum. Büyü yapılıyor ama nasıl yapılıyor? Bir aktarım aracı kullanarak yapılıyor ve temeli mantığa dayandırılıyor. Oldukça zeki işlenmiş bir konu. Bu kitapta sihir çok farklı… Tenekecilerin en önemli özelliği hikayeci doğaları. Tüm öyküleri toplayan bir halka mensuplar. Kvothe’nin babası da bir öykü toplama işine girişiyor. Chandrialılar hakkında ve bu her şeyin hem sonu hem de başı oluyor. Ailesi öldürülen ve kıl payı kurtulan Kvothe 9-10 yaşında yollara düşüyor. Uzunca bir süre kendinden geçiyor, kendini kaybediyor, yeniden buluyor. Aylarca sadece lavtasıyla ormanda tek başına yaşıyor. Beni en çok etkileyen ve en zekice bulduğum kısımlardan birisi de burası. Kvothe’nin lavtasının telleri koptukça o kalan tellerden aynı şarkıyı aynı şekilde çalmayı öğreniyor. Müziğini baştan yaratıyor. Kitabı okurken bir süre sonra Kvothe’yi lavtasından ayrı göremedim. Lavta oydu, o lavta. Müzik oydu, o müzik. Tarbean şehrine gelen Kvothe uzunca bir süre tek başına yaşayarak bir deri bir kemik dilencilik ve hırsızlık yapıyor. Daha sonra çocukluğundan beri arzuladığı şeyi gerçekleştirmek için çeşitli maceralarla Rüzgarın Adı’nı aramak için üniversiteye gidiyor. Beş parasız. Ve başarıyor, muhteşem zekası sayesinde 12 yaşında Üniversiteye kayıt olan en genç çocuk oluyor. Asıl maceralarımız buradan sonra başlıyor. Yolculukta tanıştığı Denna’ya aşık oluyor. Denna’yı kitapta sürekli bir yerlerden bir anda çıkan bir karakter olarak görüyoruz. Bir var, bir yok. Açıkçası Denna’yı hiç sevemedim. Hala onun Chandrialılarla bağlantısı olduğuna eminim. 3 kitapta da henüz ortaya çıkmadı ama ben eminim. Kadını sevemiyorum resmen ama bir kadın olarak yaşadıkları şeyler üzücü. Kitabın başlarında özellikle bu kitapta Kvothenin arkadaşlarını da sevmemiştim. Isınamamıştım ama giderek ısındım. Üniversitede de aslında oldukça özel şeyler var. Sınıf sistemi yok. E’lir ve Re’lar var. Sigaldriyi öğreniyoruz. Sempaticilerin nasıl sempati yaptıklarını öğreniyoruz. Bu kısımlar oldukça zekice detaylar. O yüzden okuyun. İsimler. Rüzgarın Adı. Kvothe’nin Rüzgarın Adı’nı aramasının nedeni de tam olarak bu aslında. İsimlerin gücü vardır. Gerçek isimlerin. Özün içindeki anlamı bilirseniz o şeye sahip olabilirsiniz. Kvothe de bunu arıyor. Rüzgarın özünü, gerçek halini, ismini. Çünkü bilirse Rüzgara gücü yetecek. Öncelikle bu kısımda kitaptan en rahatsız olduğum noktaya değinmek istiyorum. Bu kitapta isimler çok önemli. Aslında hikayenin temelinde zaten bu yatıyor. İsimler. Öz. Ancak beni rahatsız eden yazarın isim seçimleri oldu. Zaman Çarkı okurken araya bu kitabı soktuğum için daha çok fark ettim ve belki de yüzden beni daha çok rahatsız etti. Tenekeciler, Tarbean ve açıkça okurken fark edilen daha çok isim detayı. Zaman Çarkı okuyanlar belki fark etmiştir. Yani isimlere bu kadar önem vermeseydi yazar derdim ki olabilir. Her fantastik eser bir şekilde zaten oradan buradan esinleniyor. Zincire vuracak olursak ve detayları didiklersek birçok bağlantı keşfedebiliriz. O yüzden bu kadar takılmamaya çalıştım. Ancak isimlere bu kadar önem verip neden birebir aynı isimleri ya da kelime oyunuyla seçilen isimleri seçmeyi tercih etti? Bunu belki de bilerek yaptı ama ben anlayamıyorum. Kendi alfabesini oluşturabilirdi ki aslında oluşturdu da. Birçok konuda –bu durum ikinci kitapta daha çok ortaya çıkıyor- şahane ve zekice detaylar var, alfabeler var. Ancak neden kitabın başında bunu tercih etti? Bu konu beni rahatsız ediyor. Özellikle tenekeciler. Zaman Çarkı’nda da adları aynı, işleri aynı, özellikleri aynı… Tarihte gerçekte böyle yaşayan bir halk var mıdır diye de araştırdım ama bir sonuç alamadım. Hala da araştırıyorum. Bilen varsa lütfen bana yazabilir mi? Gerçekten çok merak ettiğim bir konu bu. Rüzgarın Adı’nı arayan Kvothe bu arada Üniversite’de korkunç bir düşman ediniyor. Ambrose. Oldukça soylu bir ailenin uçarı ve sapık oğlu... İkisinin birbirine olan nefreti o kadar derin ki sürekli birbirlerine zarar veriyorlar. Bu yolda yaşadıklarını okurken Kvothe’ye kızdığım yerler de oldu. Yazar onu o kadar zekasından vurmuş ki okurken sürekli şunu söyledim. Bu kadar zeki bir çocuk bu hatayı nasıl yapabilir? Ama şunu hep unuttum. Adı üstünde çocuk… O hala bir çocuk. Bu kitabı arkadaşlarımla okudum ve baya tartışmalar yaşadık. Arkadaşım çocuk olduğunu ve travmalarını savundu, ben zekası yüzeyinden kabullenemedim. Ama sonradan sonraya arkadaşıma hak verdim. O hala bir çocuk. Çocuk adam. Yaşadıkları yüzünden erken büyümek zorunda kalan bir Çocuk Adam. Kitaba o kadar bağlanmışım ki aslında ne kadar eleştirirsem eleştireyim onu sahiplenmişim de. Bu incelemeyi yazarken daha çok fark ediyorum. Kitaptaki hocalardan bazılarından nefret ettim ama Kilvin’i ve derslerini çok sevdim. En sevdiğim üç karakteri en sona sakladım. Birincisini aslında Hancı Kote’nin yanında görüyoruz. İblis Bast. Kote’nin öğrencisi. Kote’yi yeniden hayata döndürmeye çalışan oldukça sevdiğim bir karakter. Ona dair daha çok ayrıntı olsun isterdim. Diğer ikisi ise Elodin ve Auri. Bu iki karakteri o kadar çok seviyorum ki tüm kitap onları anlatsa da olurdu. Elodin. İsimcimiz, en sevdiğim hoca. O kadar farklı bir karakter ki, Kvothe’ye oldukça benziyor aslında. Çok ama çok zeki, Üniversite’ye erken yaşta kabul edilmiş, en genç hoca olmuş ve birçok şey… Ve en önemlisi Kvothe’nin en çok istediği şeyi biliyor. Rüzgarın Adı’nı. Elodin’in Kvothe’yi öğrencisi yapması çok uzun zaman alıyor, Kvothe kendini çatıdan bile atıyor. Çünkü amaçları için yapamayacağı şey yok. Ama Elodin onu yine kabul etmiyor. Çeşitli maceraların ardından Kvothe, Rüzgarın Adı’nı kendi başına keşfedince Elodin onu öğretmeye değer bir öğrenci olarak kabul ediyor. Kitabın en renkli karakterlerinden birisi kesinlikle Elodin. Auri. Altın kızım, prensesim. Çok ama çok seviyorum. Auri anlatılmaz bir karakter. Yazarın tüm kitaplarında en sevdiğim ve en özgün bulduğum şey buydu. Auri ve Auri’nin dünyası. Auri, Şeyaltında yaşıyor. Şeyaltı. Üniversitenin altındaki dünya. Yeraltında öyle bir dünya var ki gez gez bitmiyor. Auri de oranın sakinlerinden birisi. Oraya Şeyaltı adını takmış, sürekli kendine has rutinleri var. Asla bir başkasının kıyafetini giymez, bir asil gibi sofraya oturur, kimseyle konuşmaz. Ama onun dikkatini çeken tek bir şey var. Kvothe ve lavtası. Kvothe çatıda lavtasını çalarken gizli gizli dinlemeye başlıyor ve sonra tanışıyorlar. Aralarındaki bağ o kadar güçlü ki bayılıyorum. Kvothe her zaman Auri’nin yemeğini, kıyafetini, durumunu düşünür ve ona göre hareket eder. Ama asla Auri’yi rahatsız etmez, onun sınırlarına saygı gösterir ve ondan izinsiz onun dünyasını kurcalamaz. Çok seviyorum ya. Auri’yi anlatan on kitap yazılsa onunu da alır okurum. Kvothe ve Auri. Kitabın en güzel ikilisi benim için onlar. Auri’nin bir prenses olduğunu düşünüyorum bu arada. Çünkü aşırı asil ama kafa gitmiş ya da öyle yaşamayı tercih ediyor. Auri’nin sırrı çok önemli bence. Kvothe’ye verdiği hediyeler de öyle. Kitabın bana göre üç mihenk taşı var. Elodin, Auri ve Kvothe. Her şey aslında bu üçü için. Ama yazar yazmadığı için bunu ancak yazarsa öğrenebileceğiz. Açıkçası burada takıldığım çok fazla konu oldu ama bunlara burada değinmeyeceğim. Çünkü bazı şeyler ikinci kitaptan Spoiler içerebilir. Sonuç olarak Rüzgarın Adı aslında durağan bir kitaptı. Bir yol ve yolcu hikâyesiydi. Yoltaşı Hanı’nda yaşayan Kote adlı bir adamın yolunun başlangıcıydı. Kitaba çok derinden bir sevgim oluşmuş. Bunu şimdi daha çok fark ettim. Okuduğunuz için teşekkürler. Kitaba puanım tabi ki 10/10. Yıldızlı bir on.
Rüzgarın Adı
Rüzgarın AdıPatrick Rothfuss · İthaki Yayınları · 20193,774 okunma
··
1 artı 1'leme
·
3.542 görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
Esra M. okurunun profil resmi
Kvothe u düşününce aklıma kuyruklu yıldızlar geliyor. Onlar kadar görkemli, eğlenceli ve ilginç ama onlar gibi kendini yakıp bitiriyor.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.